29 Mart 2013 Cuma

ARAPÇA 2 BAHAR DÖNEMİ 1-10 ÜNİTE ÖZETİ



ARAPÇA 2 BAHAR DÖNEMİ 1. ÜNİTE  ÖZET  VE ALIŞTIRMALAR 1. ÜNİTE TERCÜME Çiftçi Hüseyin in ailesi


Hüseyin köyde yaşayan bir çiftçidir.onun birkaç küçük tarlası var.her gün eşeğiyle o tarladan o tarlaya gider.rabbinin fazlını umarak çalışır.insanlardan dah amutlu olduğunu düşünür çünkü o sevdiği bir işle meşgul olmaktadır.


şehirdeki parlak yaşantıya aldırmaz.kuşların sesini korna sesine ve arabaların gürültüsüne tercih eder.arabaların egzoslarından çıkan kokudansa çiçeklerin ve güllerin kokusunu daha çok sever.onun eşi ,iki oğlu ve kızından oluşan birbirlerine bağlı bir ailesi vardır.o dedelerinden miras kalan toprağa bağlı olmaya mecburidir. Çocuklarına köyde kalmaları için baskı yapmaz.meslek seçiminde onları hür bırakmıştır.o yaşadıkları yerde mütavazi hayatlarında eşiyle birbirlerine yetiyorlar.kendi nefsi için ailenin diğer fertlerini zorlamayı hak görmüyor.


Büyük oğlu Halil hukuk okumayı ziraat okumaya tercih etti yüksek dereceyle mezun olduktan sonra kendine okula yakın bir büro kiraladı .avukat olarak çalışmaya başladı.şöhret ve malı arttı,zengin ve tanınan bir adam oldu.lakin ailesini,köy halkını,arkadaşları ile yüzdüğü gölü,ve samanları karıştırdığı sabanı ve koyunları ve inekleri otlattığı otlağı unutmadı.


Ne zaman fırsat bulsa kendini onların arasında buluyor,onlarla beraber vakit geçiriyor.


Kızı Hatice hayat tarzında büyük kardeşi nin yolundan gitti.başka okul tercih etti ve ilahıyat tan mezun oldu.imam hatip lisesinde öğretmen olarak çalışmaya başladı.kız ve erkek öğrencilerine kuran,tefsir,hadisve diğer ıslam ilimlerini öğretti.o işinden mutlu ve ailesi ile gurur duyuyor.o köyünün toprapına ve köy halkına bağlı .


Küçük oğlan hakkı ya gelince,o köyde ailesi ile beraber kalmayı tercih etti.aynı babası gibi ziraat işiyle ve ticaretle meşgul oldu.ekinleri,mahsulleri,koyunları,inekleri çoğaldı onlarla alış veriş yaptı.şükrü arttığı gibi malıda arttı.çünkü şükür onun ebeveyninden öğrendiği ilk şeydi.ve eşi hacer o ömrünü eşi ve çocukları için harcadı yüzünde tebessümle sevinçle yaşadı,onlar güldü oda güldü,onlar ağladı oda ağladı .o nebi sav min sözünü örnek alan biriidi:halkın efendisi onların kölesidir.


ışte bu çiftçi hüseyinin ailesinin hikayesidir.darlıkta ve bollukta şükreden bir aile.Allah onların saadetini daim,aralarındaki sevgiyi baki ve ömürlerini uzun etsin.
TÜREYİŞ YÖNÜNDEN İSİMLER 1.ÜNİTE  2'ye ayrılır. 1-CAMİD 2-MÜŞTAK CAMİD:İsmin doğal halidir.Ek almamıştır.Herhangi bir fiilden türememiştir.gibi المثل: عين ماء MÜŞTAK:Başka bir kelimeden türetilen isimdir.gibi المثل: جلس=مجلس كتب=مكتب MÜŞTAK İSİMLERİN ÇEŞİTLERİ 2ye ayrılır. 1.Fiileden türeyen isimler onlarda 8 çeşittir.2. İsimden türeyen isimler toplam 2 çeşittir. FİİLDEN TÜREYEN İSİMLER 1.İSMİ FAİL=İsmi yapanı gösterir.yapılışı=Eğer fiil 3 harfli ise فاعِلٌkalıbında yapılır.yazan: كتب = كاتِبٌ:yazdıgiden: ذهب = ذاهِبٌ :gittiEğer fiil 3 harften fazla ise başına ötreli mim getirilir. sondan bir öncekiharfin harekesi kesra olur.öğretmen: عَلَّمَ = مُعَلِّمٌ :öğrettimütercim:تَرْجَمَ = مُتَرْجِمٌ :tercüme etmek 2.İSMİ MEFUL=İsmi meful fiilin ifade ettiği işten etkilenendir ve edilgendir.yapılışı=Eğer kalıp 3 harfli ise;yazılmış: كتب = مَكْتُوبٌ:yazdıkesilmiş: قطع = مَقْطُوعٌ :kesti 

Eğer fiil 3 harften fazla ise başına ötreli mim getirilir. sondan bir önceki hareke fetha olur.علّم = مُعَلَّمٌ :öğretti öğretilmiş:  3.SIFATI MÜŞEBBEHE=İsmi fail türünden olup,türediği fiilin ifade ettiği güzellik,çirkinlik,sakatlık ve kusurluluk gibi sıfatlarda ve bazı duygularda devamlılık ifade eden müştak (türemiş) bir kelimedir.4 veya daha fazla harften oluşmuşsa ismi fail kalıbında elde edilir.Ek almamış 3 harfli fiillerde belli bir kalıbı yoktur.çekimi:Renk,engellilik.şekil bildiren fiillerin sıfatları أَفْعَلُ vezninde gelir.kel:أصْلَع sağır:أطرش topal:أعْرَج kör:أعْمى

4.İSMİ MEKAN/İSMİ ZAMAN=Fiillerin yapılış yeri ve zamanını gösteren isimdir. Kalıpları 3 harfli fiillerdeمَفْعَلُ مَفْعِلُ kalıbında türetilir.örnekler:كان = مَكان سجد = مَسْجِدٌ نزل = مَنْزِلٌ

AKSAMI SEB'A=İçerisinde illet harfi bulunan fiillerdir.ا و ىmisal وجد illet harfi baştaecvaf قال illet harfi ortadanakıs رمى illet harfi sonda lefif mefruk وقى illet harfi başında ve sonundalefif makrun طوى ikinci ve üçüncü harf illetlimisal fiiller ve ecvaf ya sı ve lefif mefruk fiiller ve muzarinin ikinci harfinin harekesi kesra ise مَفْعِلُ kalıbında yapıcaz.örnek: جلس يجلِس مجلِسٌ5.

MİMLİ MASTAR=Diğer mastarlarda olduğu gibi zaman belirtmeksiziniş,oluş,eylem bildiren ve adındanda anlaşılacağı üzere başında mim harfi bulunan mastarlardır.misal,ve lefifi mefruk fiillerin mimli masdarlarıمَفْعِلٌ vezninde gelir.örnek: randevu وعد = مَوْعِدٌ vaat etmekdiğer fiillerin mimli mastarları ise مَفْعَلٌ vezninde türetilir.örnek:giyinmek لبس= ملبسgiydi

6.İSMİ ALET=Türediği fiili yapma kolaylığı sağlayan alet ve edevatı ifade eder.sadece 3 harfli fiillerde yapılır.Kalıpları== مِفْعَلٌ ٢= مِفْعاَلٌ ٣ = مِفْعَلَةٌ = ١7.

MÜBALAĞA SIYGASI=Bir varlıkta bir özelliğin çok olduğunu gösteren,fiilden türeyen,sıfat cinsinden isimlerdir.Belli başlı bir kalıpları yoktur.Ezbere dayalıdır.Örnek=ضَحِكَ=güldü / ضَحَّاكَ=çok gülen

8.İSMİ TAFDİL=Türkçedeki “daha” ve “en” gibi üstünlük ifade eder.3harfli fiillerde أفْعَلُ kalıbında yapılır.Örnek= أكْبَرُ -- كَبُرَ -- كَبِيرٌEn büyük -- büyüdü -- büyük

İSİMDEN TÜREYEN İSİMLER
1.İSMİ TASĞİR=Türkçedeki küçültme isminin karşılığıdır.Acıma,sevimlilik katma ya da aşağılama amacıyla isimler tasğir işlemine tabi tutulur.Yapılışı=3 harfli isimler فُعَيْلٌ vezninde yapılır.örnek= رُجَيْلٌ = رَجُلٌ 3 harften fazla olan isimler فُعَيْعِلٌ vezninde yapılır.örnek=سَفَرْجَل سُفَيْرِجٌİkinci harfi “elif” olan isimler küçültme işlemine tabi tutulurken,söz konusu “elif” harfi “vav” harfine çevrilir.Örnek=kapıcık باب بُوَيْبٌ kapı

2.İSMİ MENSUP
=Bir yere,bir millete,bir topluluğa veya bir aileye aidiyet bildiren isimlerdir.Türkçedeki “-li” yapım ekine karşılık gelen öncesi kesralı şeddeli ya (يّ)nın ismin sonuna eklenmesiyle yapılır.Örnek=Türkiyeli تُرْكٌ تُرْكِيٌّ Türk.

HAZIRLAYAN:NESLİ

ARAPÇA KELİMELER (1. ÜNİTE)

EŞ ANLAMLI KELİMELER
1.رَاكِبٌ / مُمْتَطِيٌّ (bindi)
2.أَسْعَدَ / يَعْتَبِرُ (sayar)
3.يُجْبِرُ / يَضْطَرُّ (zorlamıyor)
4.غَنِيٌّ / ثَرِيٌّ (zengin)
5.أَصْدِقَاءُ / زُمَلاَءُ (arkadaşlar)
6.ُيُلْقٌ / يَرْمٌ (atar)
7.طِرَازٌ / طَرِيقٌ (yol)
8.فَضَّلٌ / رَجَّحَ (ferah etmek)
9.كَرَّسْتُ / نَذَرَ


ZIT ANLAMLI KELİMELER
1.رَاجِيٌّ  X قَانِطٌ (ümitsizliğe kapılmak)
2.(mutlu) أَسْعَدٌ / أَشْقَي (mutsuz)
3. (harika, hoş) رَائِعَةٌ / مُجْتَنِبَةٌ (kötü)
4.(sonsuz) بَقَاءُ Xفَنَاءُ (sonlu)
5.(özgür bıraktı) أَحْرَارٌ X مَقْصُورِينَ
6.(unuttu) يَنْسَ X يَتَذَكَّرُ (hatırladı)
7.(övünür) خُورَةٌ Xخَامِدَةٌ
8.(gülen) مُبْتَسِمَةٌ Xعَبُوسٌ (somurtkan)
9 (itaatkar) .مُمْتَثِلَةٌ X مُسْتَحِيَةٌ (
10.(uzattı) أَطَالَ X قَصَّرَ (kısalttı)


TEKİL _ ÇOĞUL
1.حَقْلٌ ج حُقُولٌ (tarla)
2.تَغْدِيرٌ ج تَغَارِيدٌ (ses)
3.صَوْتٌ ج أَصْوَاتٌ (zaman)
4.وَرْدٌ ج وُرُودٌ (gül)
5.زَهْرَةٌ ج أَزْهَارٌ (çiçek)
6.رَائِحَةٌ ج رَوَائِحٌ (koku)
7.اَدِمٌ ج عَوَادِمٌ (egzoz)
8.اَبٌ ج آبَائٌ (baba)
9.وَلَدٌ ج أَوْلاَدٌ (çocuk)
10.حُرٌّ ج أَحْرَارٌ (sıcak)
11.فَرْدٌ ج أَفْرَادٌ (kişi)
12.بَقَرَةٌ ج بَقَرَاتٌ (inek)
13.غَنَمٌ ج أَغْنَامٌ (koyun)
14.وَقْتٌ ج أَوْقَاتٌ (zaman)
15.حِمَارٌ ج أَحْمَارٌ (eşek)
16.نَفْسٌ ج أَنْفُوسٌ (mal)
17.مَكَانٌ ج أَمَاكِنٌ (mekan)
18.أُسْرَةٌ ج اُسَرٌ (aile)
19.زَوْجَةٌ ج أَزْوَاجٌ (eş)
20.بِنْتٌ ج بَنَاتٌ (kız)
21.مِهْنَةٌ ج مِهَنٌ (meslek)
22.أُسْلُوبٌ ج اَسَالِبٌ (uslup)
23.شَقَّةٌ ج شُقَقٌ
24.مَالٌ ج أَمْوَالٌ (mal)
25.أَهْلٌ ج أَهَالٌ (akraba)
26.أَرْضٌ ج أَرَاضٍ (yeryüzü)

TERCÜME
1.وَ كَانَ يَعْتَبِرُ نَفْسَهُ أَسْعَدَ النَّاسِ لِأَنَّهُ يَقُومُ بِعَمَلٍ يَرْغَبُ فِيهِ
A.Sevdiği bir işle uğraştığından kendini insanların en mutlusu sayıyordu.
B.Sevilen bir işle meşgul olmak insanı en mutlu kılar.
C.O insanların en mutlusu, çünkü sevdiği işi yapıyor.
D.Sevdiğin işi yapıyorsan insanların en mutlusu sensin.
E.Sevilen bir işle meşgul olduğu için insanların en bahtiyarı idi.     (CEVAP C)

2.لاَ يُبَالِي بِالْحَيَاةِ الرَّئِعَاةِ فِي الْمَدِينَةِ ، وَيُفَضِّلُ تَغَارِدَ الطُّيُورِ عَلَى أَصْوَاتِ الْمُنَبَّهِ ، وَضَوْضَاءِ السَّيَّارَاتِ
A.Şehrin parlak yaşantısında kanmadı, kuş seslerini korna seslerine ve taşıtların gürültüsüne tercih etti.
B.Şehrin parlak yaşantısına aldırmaz, kuş cıvıltılarını korna seslerine ve taşıtların gürültüsüne yeğ tutar.
C.Şehirdeki parlak yaşantı onu ilgilendirmez, kuş cıvıltılarına korna sesleri ve taşıt gürültülerine de.
D.Şehirdeki parlak yaşantı onu ilgilendirmez, kuş cıvıltılarına korna sesleri ve taşıt gürültülerini tercih eder.
E.Şehirdeki şaşaalı hayata aldırmaz, kuş cıvıltıları ile gönlünü avutur, korna sesleri ve taşıt gürültüsünden uzak durur.               (CEVAP C)
 Alıntı: M
altepe İmamet ve Hitabet Araştırma Vakfı


ARAPÇA 2 BAHAR DÖNEMİ 2. ÜNİTE  ÖZET  VE ALIŞTIRMALAR




2. ÜNİTE TERCÜME
PARKTA

ALİ VE İSAM LİSEDE ÖĞRENCİDİR,BİRAZ VAKİT GEÇİRMEK İÇİN PARKA ÇIKTILAR,ORADA ARKADAŞLARI MUHAMMED İLE BULUŞTULAR,ONA SELAM VERDİLER VE ONA SORDULAR.PARKA GELMEDEN ÖNCE NE YAPTIN?MUHAMMED DEDİ Kİ:DERSLERİMİ OKUDUM VE ÖDEVLERİMİ YAPTIM.SİZLER EVDEN ÇIKMADAN ÖNCE NE YAPTINIZ?ALİ VE İSAM:BİZ BİRAZ ARİTMETİK SORU ÇÖZDÜK,DERSLERİMİZİ HAZIRLADIK,SONRADA PARKA GELDİK,DEDİLER.

ÜÇÜ OTURUP KONUŞTULAR VEANILARINI HATIRLADILAR.SONRA MUHAMMED EVE DÖNMEK İÇİN İZİN İSTEDİ.ORADA KÜÇÜK KIZ KARDEŞİNİ KENDİSİNE KIZGIN BİR HALDE BULDU,ONA DEDİ Kİ:SEN NE YAPIYORDUN?DERSLERİNİ NİÇİN YAZMADIN?KARDEŞİ ONA:ARKADAŞLARIM KARDEŞLERİYLE BERABER ÇALIŞIYORLAR.SEN İSE ÇOKIYORSUN VE BENİTEK BAŞIMA BIRAKIYORSUN,DEDİ.MUHAMMED OTURUP KARDEŞİYLE BERABER DERS ÇALIŞTI VE ONA DERSLERİNDE YARDIM ETTİ.O DA ONDAN HOŞNUT OLDU VE KENDİSİNE TEŞEKKÜR ETTİ.***HİKMET CÜCEN**
2.ÜNİTE SAHİH FİLLERİN ÇEKİMİ Sahih fiillerin kök (asıl) yapısı açısından med harfi olmayandır. 1.SALİM=Kök harflerin içerisinde hemze ve şedde bulunmayandır.gibi كتب 2.MUZAAF=Kök harflerinin içerisinde aynı harften iki tane bulunan filldir.gibi دقَّ دَقَقْتُ3. MEHMUZ=Kök harflerinin içerisinde hemze bulunan fiildir.gibi أمر سأل قرأ SALİM FİİLLERİN MAZİ ÇEKİMİ SF 32 DE MUZAAF FİİLİN MAZİ ÇEKİMİ SF 35 DE MUZAAF FİİLİN MAZİ ÇEKİMİNDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSهُنَّ DURUMU DAHİL İDĞAMI ÇÖZÜLÜR.MUZAAF FİİLİN MUZARİ ÇEKİMİ SF 36 DA MUZAAF FİİLİN MUZARİ ÇEKİMİNDE DİKKAT EDİLECEK HUSUS SADECE هُنَّ و أنْتُنَّ DURUMLARINDA İDĞAMI ÇÖZÜLÜR.NOT=FİİL BAŞTA ÇEKİM ALMAZ.ORTADA ÇEKİM ALIR.ذهب المعلمون في الصف ÖĞRETMENLER SINIFA GİTTİ.المعلمون ذهبوا في الصف ÖĞRETMENLER SINIFA GİTTİLER.

MEHMUZ FİİLİN MAZİ VE MUZARİ ÇEKİMİ SF 38 DE

SÜLASİ FİİLLERİN 6 BABI

 
BABفَعَلَ يَفْعُلُ كَتَبَ يَكْتُب  1.
BABفَعَلَ يَفْعِلُ ضرب يَضْرِبُ2.
BABفَعَلَ يَفْعَلُ فَتَحَ يَفْتَحُ 3.
BABفَعِلَ يَفْعَلُ عَلِمَ يَعْلَمُ 4.
BABفَعُلَ يَفْعُلُ حَسُنَ يَحْسُنُ 5.
BAB6. فَعِلَ يفْعِلُ حَسِبَ يَحْسِبُ 

HAZIRLAYAN :NESLİ



ARAPÇA-2 KELİMELER (2. ÜNİTE)


EŞ ANLAMLI KELİMELER
1.طَالِبٌ / تِلْمِييذٌ (öğrenci)
2.خَرَجَ /  ذَهَبَ (gitti)
3.سَلَّمَا / حَيَّا
4.خُضُورٌ / مَجِيء (geldi)
5.مَسَائِلٌ / أَسْئِلَةٌ
6.قَدِمْنَا / أَتَي (geldi)
7.جَلَسَ / قَعَدَ (oturdu)
8.يَسْتَرْجِعُونَ / اِسْتَرَدَّ (hazırlamak)
9.عَوْدَةِ / رُجُوعُ
10.زَمِيلٌ / صَدِيقٌ (arkadaş)

ZIT ANLAMLI KELİMELER
1.(çıktı) خَرَجَ X دَخَلَ (girdi)
2.(genel) عَامَّةٌ X خَاصَّةٌ (hususi)
3.اِجْتَمَعَ X تَفَرَّقَ
4. (sordu) سَأَلَ Xأَجَابَ (cevapladı)
5.(geldi) خُضُورُ X ذَهَابُ (gitti)
6.(çıktı) خُرُوجٌ X دُخُولٌ (girdi)
7.(geldi) قَدِمْنَا X ذَهَبَ (gitti)
8.(oturdu) جَلَسَ X قَامَ (ayağa kalktı)
9.(küçük) صَغِيرَةٌ Xكَبِيرَةٌ (büyük)
10.غَاضِبَةٌX هَادِئَةٌ




TEKİL _ ÇOĞUL
1.مَسَلٌ ج مَسَائِلٌ (örnek)
2.دَرْسٌ ج دُرُوسٌ (ders)
3.ذِكْرَى ج ذِكْرَيَاتٌ
4.وَاجِبَةٌ ج وَاجِبَاتٌ
5.زَمِيلٌ ج زُمَلاَء (arkadaş)
6.أَخٌ ج إِخْوَانٌ (erkek kardeş)
7.مَدْرَسَةٌ ج مَدَارِسٌ (okul)
8.وَقْتٌ ج أَوْقَاتٌ (zaman)
9.حَدِيقَةٌ ج حَدَائِقٌ (bahçe)
10.بَيْتٌ ج بُيُوتٌ (ev)
11.أُخْتٌ ج أَخَوَاتٌ (kız kardeş)

TERCÜME
1.قَالَ عَلِيٌّ وَعِصَامٌ: نَخْنُ حَلَلْنَا بَعْضَ الْمَسَائِلِ الْحِسابِيَّةِ وَأعدَدْنَا دُرُوسَنَا ثُمَّ قَدِمْنَا إلى الحَدِيقَةِ
A.ali ve İsam dediler ki: Biz biraz soru çözdük, derslerimizi hazırladık sonra da parka geldik.
B.Ali ve İsam dediler ki: Biz biraz matematik sorusu çözdük, derslerimizi hazırladık sonra da parka geldik.
C.Ali ve İsam dediler ki: Biz biraz matematik sorusu çözdük, derslerimizi yazdık sonra da parka geldik.
D.Ali ve İsam dediler ki: Biz biraz matematik sorusu çözdük, derslerimizi hazrladık sonra da buraya geldik.
E.Ali ve İsam diyorlar ki: Biz biraz matematik sorusu çözdük, derslerimizi hazırladık sonra da parka geldik.                  (CEVAP B)


2.إنَّ زَمِلاَتِي يَدْرُسْنَ مَعَ إِخْوَانِهِنَّ ، وأَنْتَ تَخْرُجُ وَتَتْرُكُنِي وَحْدِي
A.Arkadaşlarım birlikte çalışıyorlar. Sen ise çıkıyorsun ve beni tek başıma bırakıyorsun.
B.Arkadaşlarım kardeşleriyle beraber çalıştılar. Sen ise çıkıyorsun ve beni tek başıma bırakıyorsun.
C.Arkadaşlarım kardeşleriyle beraber çalışıyorlar. Sen ise çıkıyorsun ve beni tek başıma bırakıyorsun.
D.Arkadaşlarım kardeşleriyle beraber çalışıyorlar. Sen ise çıktın ve beni tek başıma bıraktın.
E.Arkadaşlarım kardeşleriyle beraber çalışıyorlar. Sana gelince sen çıkıyorsun ve beni tek başıma bırakıyorsun.               (CEVAP C)
 
Alıntı: M
altepe İmamet ve Hitabet Araştırma Vakfı 

ARAPÇA 2 BAHAR DÖNEMİ 3. ÜNİTE   ALIŞTIRMALAR

3.FİİLLERDE İ'RAB

OKUMA PARÇASI

KAYIP KUZU
AHMET KÜÇÜK KARDEŞİ ALİ İLE BERABER ÖĞLEDEN SONRA EVDEN ÇIKTI,ÜÇ GÜN ÖNCE KAYBOLAN KUZULARINI YENİDEN ARAMAK İÇİN KÖYLERİNİ DÖRT YÖNDEN KUŞATAN ORMANA DOĞRU GİTTİ.KOMŞULARININ OĞLU MUHAMMED DE KUZUYU ARAMALARINDA YARDIMCI OLMAK İÇİN YOLDA ONLARA KATILDI.ORMANDA ARAMADIK YER BIRAKMADILAR.ACABA NEREYE GİZLENDİ?YER YARILDI DA İÇİNE Mİ GİRDİ?ONU HAİN BİR KURTMU YEDİ,YOKSA KESKİN PENÇELİ BİR KARTAL ŞİMŞEK GİBİ ÜZERİNE ATILIP GÖZ AÇIP KAPAYINCAYA KADAR ONU KAÇIRDIMI?ARAMAYA BAŞLADIKTAN ÜÇ SAAT VEYA DAHA FAZLASINDAN SONRA ALİ SIZLANMAYA VE YORGUNLUK,AÇLIK VE SUSUZLUKTAN ŞİKAYET ETMEYE BAŞLADI.GERÇEKTENDE İYİCE YORULMUŞLARANCAK KUZUYA RASTLAYAMAMIŞLARDI.
AHMET KARDEŞİNDE GÖRDÜĞÜ DURUM KARŞISINDA KENDİNİ TUYAMADI VE ŞÖYLE DİYEREKONU AZARLAMAYA BAŞLADI:BEN SANA EVDE KAL DEMEDİM Mİ?SEN İŞE YARAMAZ BİR ÇOCUKSUN.BU SIRADA KARANLIK ORMANIN ÜZERİNE YAVAŞ YAVAŞ ÇÖKÜYORDU.BU NEDENLE ÜÇ ÇOCUK ÜMİTLERİ KIRILMIŞ OLARAK KÖYE DÖNDÜLER.
ALİ KUZU KAYBOLDUĞUNDAN BERİ UYKUYU TATMAMIŞTI.DEDESİ KÜÇÜK TORUNUNU ÜZGÜN BİR HALDE GÖRÜNCE ÜZÜNTSÜNÜ VE KEDERİNİ AZALTMAK İÇİN ONA''EVLADIM!ÜZÜLME VE ÜMİTSİZLİĞE KAPILMA.ALLAHA TEVEKKÜL ET.OGECE KARA GÖZLERİNDEN SÜREKLİ ÖPTÜĞÜ GÜZZEL KOKUSUNU KOKLADIĞI KUZUSUNU ALLAH'IN KENDİSİNE GERİ VERMESİ İÇİN ÖĞRENDİĞİ TÜM DUA VE KURAN AYETLERİNİ EZBERE OKUDU.
SABAHIN ERKEN VAKTİNDE ENDİŞELİ VE KORKAK BİR KUZUNUN SESİNE UYANDI.İLK ANDA ME YAPACAĞINI BİLEMEDİ.KENDİ KUZUSUNUN SESİNDEN EMİN OLUNCA KELİMELERİN ANLATMAKTA ACİZ KALDIĞI BÜYÜK BİR SEVİNÇ ONU KAPLADI;KELİMELER BOĞAZINA DÜĞÜMLENDİ;SEVİNÇLE PARLAYAN GÖZLERİNDENYAŞLAR AKARAK TİTREYEN DUDAKLARINDAN BİRKAÇ KELİME DÖKÜLDÜ.RABBİM!SANA ŞÜKÜRLER OLSUN,SANA ŞÜKÜRLER OLSUN.


ARAPÇA KELİMELER (3. ÜNİTE)

EŞ ANLAMLI KELİMELER
1.بَيْتٌ / مَنْزِلٌ (ev)
2.جَمِيعٌ / كُلٌّ (her)
3.اِنْضَمَّ / الْتَحَقَ بِ (e katılmak)
4.غَادِرَةٌ / الخَائِنَةٌ (hain)
5.عَطَشٌ / ظَمَئٌ (susuz)
6.يُعَاتِبٌ / يُؤَاخِذٌ (azarlamak , kızmak)
7.وَلَدٌ / اِبْنٌ (çocuk)
8.تَيْأَسْ / تَقْنَطْ (üzülme)
9.اِسْتَيْقَظَ / صَحَا (uyardı)
10.كَلِمَاتٌ / مُفْرَدَاتٌ (kelimeler)
11.حِنَمَا / عِنْدَمَا (-dığında)



ZIT ANLAMLI KELİMELER
1.(çıktı) خَرَجَ X دَخَلَ (girdi)
2.(gizlendi) اخْتَفَي Xظَهَرَ (ortaya çıktı)
3.(aç) جُوعٌ X شَبَعٌ (tok)
4.(karanlık) ظَلاَمٌ X نُورٌ (ışık)
5.(hüzünlü) خَزِينٌ X فَرِحٌ (mutlu)
6.(küçük) صَغِيرٌ X كَبِيرٌ (büyük)
7.(gece) لَيْلَةٌ X نَهَارٌ (gündüz)
8.(iki kara) سَوْدَاوَيْنِ Xبَيْضَاوَيْنِ (iki beyaz)
9.(sabah) صَبَاحٌ X مَسَاءٌ (akşam)
10.وَصْفٌ X تَصْوِيرٌ
11.(her) كُلٌّ Xجُزْئٌ
TEKİL _ ÇOĞUL
1.بَيْتٌ ج بُيُوتٌ (ev)
2.غَابَةٌ ج غَابَاتٌ
3.مَكَانٌ ج أَمَاكِنٌ (mekan)
4.شَيْئٌ ج أَشْيَاءٌ
5.حُزْنٌ ج أَحْزَنٌ (hüzün)
6.أَمَلٌ ج آمَالٌ
7.صَوْتٌ ج أَصْوَاتٌ
8.لَحْظَةٌ ج لَحَازَاتٌ
9.جَدٌّ ج أَجْدَادٌ (dede)
10.أَلَمٌ ج آلاَمٌ (acı)
11.جِهَةٌ ج جِهَاتٌ
12.يَوْمٌ ج أَيَّامٌ (gün)
13.ذِئَبٌ ج ذِئَابٌ (kurt)
14.دَعِيَةٌ ج أَدْعِيَةٌ
15.آيَةٌ ج آيَاتٌ (ayet)
16.دُمَاعٌ ج دُمُوعٌ (gözyaşı)
17.مَخْلَبٌ ج مَخَالِبٌ
18.كَلِمَتٌ ج كَلِمَاتٌ (kelime)
19.وَلَدٌ ج أَوْلاَدٌ (çocuk)
20.سَعَاتٌ ج سَاعَاتٌ (saat)


TERCÜME
1.لَمْ يَتْرُكُوا فِي الْغَابَةِ مَكَانًا إِلاََّ وَبَحَثُوا فِيهِ عَنِ الخَرُفِ . أيْنَ اخْتَفَي يَا تُرَي! كَأَنَّ الأَرْضَ اِنْشَقَّتْ وَابْتَلَعَتْهُ.
A.Ormanda kuzuyu aramadık hiçbir yer bırakmadılar. Acaba nereye kayboldu? Sanki yer yarıldı da içine girdi!
B.Kuzuyu ormanda her yerde aradılar. Acaba nerede kaybolmuştu? Sanki yer yarılarak onu yuttu!
C.Ormanın her yerinde kuzuyu aradılar.Nereye saklandı acaba? Yer yarılıp onu yutmuş olmalı.
D.Ormanda kuzuyu aramadık hiçbir yer bırakmadılar. Nerede saklanabilirdi ki? Sanki yer yarıldı da onu içine aldı!
E.Kuzuyu ormanın her yerinde arıyorlardı. Acaba nereye gizlenmişti? Sanki yer yarılmıştı da içine düşmüştü!                     (CEVAP A)

2.َقَرَأَ عَلِيٌّ عَنْ ظَهْرِ قَلْبٍ جَمِيعَ مَا تَعَلَّمَهُ مِنْ أَدْعِيَةٍ وَآيَاتٍ قُرْآنِيَّةٍ لِيُعِيدَ اللهُ إِلَيْهِ خَرُوفَهُ
A.Ali, kuzusunu Allah’ın ona geri vermesi için öğrendiği tüm dua ve Kur’an ayetlerini ezbere okudu.
B.Ali, kuzusunu ona Allah’ın geri getirmesi için tüm öğrendiği dua ve Kur’an ayetlerini içinden okudu.
C.Ali, Allah’ın ona kuzusunu iade etmesi için tüm dua ve Kur’an ayetlerinden öğrendiklerini okudu.
D.Ali, kuzusunu ona Allah’ın tekrar getirmesi için ezbere bildiği tüm dua ve Kur’an ayetlerini içinden okudu.
E.Ali, Allah’ın ona kuzusunu geri hetirmesi için dua ve Kur’an ayetlerinden öğrendiklerinin tümünü kalbinden geçirdi.                     (CEVAP A)

 Alıntı: Maltepe İmamet ve Hitabet Araştırma Vakfı 

ARAPÇA 2 BAHAR DÖNEMİ 4. ÜNİTE  ÖZET  VE ALIŞTIRMALAR

4.ÜNİTE
TABAN TABANA ZIT İKİ KARDEŞ

HALİT,TÜM VAKTİNİ OYUN VE EĞLENCEDE GEÇİREN BÜYÜK BİR SERVET SAHİBİ ŞIMARIK BİR ADAMDI.SERVETİNİ YASAK OLAN ŞEYLERDE SAÇIP SAVURUYOR,SADECE KENDİNİ DÜŞÜNÜYORDU.KARDEŞİ ALİ İSE DİNDAR,İYİ AHLAK SAHİBİ BİRİ İDİ;ALLAH'IN ADI DİLİNDEN DÜŞMÜYOR,MALINI İYİ İŞLERDE HARCIYOR,İNSANLARDAN FAKİRLERE VE İHTİYAÇ SAHİPLERİNE HER ZAMAN YARDIM EDİYOR,SADECE ALLAH'IN RIZASI OLAN İŞLERİ YAPIYORDU.BABALARI MUSTAFA,BÜTÜN HAYATINI ALLAH'A İTAATLE GEÇİREN EMEKLİ BİR İMAMDI.MUSTAFA BEY ÇOCUKLARINI KÜÇÜKKEN ANNE BABALARINA VE ÜLKELERİNE KARŞI SORUMLULUK VE BİLİNÇ SAHİBİ ADAMLAR OLMALARI İÇİN İYİ BİR ŞEKİLDE YETİŞTİRMEK UĞRUNA TÜM ÇABASINI HARCAMIŞTI.

MUSTAFA BEY VEFAKAR,DİNİNE VE TOPLUMA KARŞI GÖREVLERİNİ YAPAN OĞLU ALİ'Yİ GÖRDÜĞÜNDE ALLAH'A ŞÜKREDİYORDU.ANCAK O DİĞER TARAFTAN,SORUMSUZ OĞLUNUN YAPTIĞ IUTANÇ VERİCİ EYLEM VE DAVRANIŞLARI HER DUYDUĞUNDA ÜZÜLÜYOR;OĞLU HALİT'İN AKLINI BAŞINA TOPLAMASI,KÖTÜ ALIŞKANLIKLARDAN VAZGEÇMESİ VE KÖTÜ ARKADAŞLARDAN UZAKLAŞMASINI İSTİYOR VE ONUN İÇİN ALLAH'A DUA EDİYORDU
.
HALİT,SORUMSUZ DAVRANIŞLARI NEDENİYLE İNSANLARIN AĞIZLARINDA SAKIZ OLMUŞTU.ZENGİN BİR KIZLA EVLENDİKTEN SONRA AŞIRI ZENGİN OLMUŞTU.ÇÜNKÜ KAYINPEDERİ SERVETİ İLE ÖRNEK GÖSTERİLEN MEŞHUR BİR İŞ ADAMIYDI.KAYINPEDERİNİN SERVETİNİN KAYNAĞI ŞÜPHE VE KUŞKU KONUSU İDİ.ZİRA SERVETİNİ,SAYGIN OLMAYAN BİR ŞEKİLDE BİRİKTİRDİĞİNİ İFADE EDEN SÖYLENTİLER BULUNMAKTAYDI.MUSTAFA BEY,OĞLU HALİT'İN AKLINI BAŞINA ALMASI VE KARDEŞİ GİBİ SALİH BİR KUL OLMASI İÇİN ALLAH'TAN YARDIM İSTİYORDU.
4.ÜNİTE BEŞ İSİM VE İ'RABI  1baba أبٌ 2erkek kardeş  أخٌ3kayın beder حمٌ 4ağız  فمٌ5sahiplik ذو


5 İSMİN İ'RABI raf durumu vav dır.جاء أبوكvav ile merfudur.

Nasp durumu elif dır.شاَهَدْتُ أباكmefuldur.elif ile mansuptur.

Cer durumu ya dır.سلّمتُ على أبيك ismi mecrurdur.

5 İSMİN ÖZELLİĞİ

1.Mutlaka sonunda bitişik zamir bulunur.mütekellim yası hariç!أخِي(kardeşim) 5 isimden değildir.çünkü sonunda mütekkelim ya 'sı var.أخوه - أخوكَ beş isimdendirler.sonunda bitişik zamir var.


2.Tesniye (ikili) veya cemi olduklarında 5 isimden sayılmazlar.3.5 isim yalın olarak gelmez.yani ya zamir alır yada isme izafet olur.örnek أخو محمد beş isimden (isme izafet olmuş)أخٌ beş isimden değil çünkü yalınكانismi raf haberi nasp eder.كانve arkadaşları geldikleri zaman boşluk hemen كان den sonra ise raf durumu seçilir.Eğer كان den sonra bir isim varsa isimden sonra boşluk varsa nasp durumu seçilir.örnek=كان أبي ذا علمnaspكان ذو أبي علم raf ÖNEMLİ

BİR NOT=ذوDAN SONRA SADECE İSİM GELİR.YANİ...ZAMİR OLMAZ +ذو İSİM OLUR + ذو إنَّVE KARDEŞLERİ İSMİNİ NASP HABERİNİ RAF YAPAR.YANİ KANE İLE TAM TERSİDİR. NOT=5 İSİMLER HARF İLE İRAB OLUR.

HAZIRLAYAN:NESLİ

ARAPÇA KELİMELER (4. ÜNİTE)

EŞ ANLAMLI KELİMELER
1.ثَرَاءُ / غَنَاءُ (zengin)
2.صَارَ / أَصْبَحَ (oldu)
3.يَبْتَعِدُ / يَجْتَنِبُ (uzaklaşmak)
4.مَشْهُورٌ / مَعْرُوفٌ (meşhur)
5.أَبٌ / وَالِدٌ (baba)
6.اِبْنُه / وَلَدُه (çocuk)
7.حَمِيهِ / وَالِدُ زَوْجَتِهِ (kayınpeder)
8.لِيَعُودَ / لِيَرْجُعَ (dönmek için)
9.يَسْأَلُهُ / يَطْلُبُ مِنْهُ (ondan istiyor)
10.طَرِيقٌ / سَبِيلٌ (yol)


ZIT ANLAMLI KELİMELER
1.(büyük) كَبِيرَةٌ X صَغِيرَةٌ (küçük)
2.(güzel) حَسَنٌ X سَيِّئ (kötü)
3.(fakirler) فُقَارَاءُ Xأَغْنِيَاءُ (zenginler)
4.(sevinmek) يَفْرَحُ X يَحْزَنُ (üzülmek)
5.(hidayet) يَهْتَدِيَ X يَضِلُّ (
6.(yakınlaşmak) يَبْتَعِدَ عَنْX يَقْتَرِبَ مِنْ (uzaklaşmak)
7.(kız) بِنْتٌ X اِبْنٌ (erkek)
8.(adam) رَجُلٌ X اِمْرَأةٌ (kadın)
9.(doğru) رُشْدُ Xغَيّ (yanlış)
10.(arkadaş) أَصْدِقَائِهِ X أَعْدَائِهِ (düşman)



TEKİL _ ÇOĞUL
1.وَاجِبَةٌ ج وَاجِبَاتٌ
2.تَصَرُّفَةٌ ج تَصَرُّفَاتٌ
3.مِثَلٌ ج أَمْثَالٌ (örnek)
4.صَدِيقٌ ج أَصْدِقَاءُ (arkadaş)
5.حَاجَةٌ ج حَاجَاتِ (ihtiyaçlar)
6.عَمَلٌ ج أَعْمَالٌ (amel)
7.فُوهٌ ج أَفْوَاهِ (ağız)
8.إِنْسَانٌ ج نَاسٌ (insan)
9.فَاقِرٌ ج فُقَرَاءُ (fakir)
10.شَائِعَةٌ ج شَائِعَاتٌ (söylenti)
11.رَجُلٌ ج رِجَالٌ (adam)
12.خُلُقٌ ج أَخْلاَقٌ
13.طَرِيقٌ ج طُرُقٌ (yol)
14.بِنْتٌ ج بَنَاتٌ (kız)
15.مَصْدَرٌ ج مَصَادِرٌ
16.إِمَامٌ ج أَئِمَّةٌ (imam)
17.أَخٌ ج اِحْوَانٌ (erkek kardeş)
18.وَقْتٌ ج أَوْقَاتٌ (zaman)
19.تَرْوَةٌ ج ثَرْوَاتٌ


TERCÜME
1.كَانَ خَالِدٌ رَجِلاً بَطِرًا ذَا ثَرْوَةٍ كَبِيرَةٍ يَقْضِي وَقْتَهُ كُلَّهُ فِي اللهْوِ وَاللَعِبِ
A.Halit, tüm vaktini oyun ve eğlencede geçiren büyük bir servet sahibi şımarık bir adamdı.
B.Halit, vaktinin tümünü oyun ve eğlencede harcayan büyük servet sahibi şımarık bir adamdı.
C.Halit, bütün zamanını oyunda ve eğlencede harcayan büyük servet sahibi sorumsuz bir adamdı.
D.Halit, tüm zamanını oyunda ve eğlencede harcayan büyük servet sahibi düşüncesiz bir adamdı.
E.Halit, vaktinin hepsini oyun ve eğlencede tüketen büyük bir zenginlik sahibi şımarık bir adamdı.                    (CEVAP A)


2.كَانَ اسَّيِدُ مُصْطَفَى دَائِمَ التَّضرُّعِ إِلَى اللهِ لِيَعُودَ اِبْنُهُ خَالِدٌ إِلَى رُشْدِهِ وَيُصْبَحَ عَبْدًا صَالِحًا مِثْلَ أَخِيهِ
A.Mustafa Bey, oğlu Halit’in aklını başına alması ve kardeşi gibi Salih bir kul olması için devamlı Allah’a yalvarıyordu.
B.Mustafa Bey, oğlu Halit’in rüştünü ispatlaması ve kardeşi gibi Salih bir kul olması için devamlı Allah’a yalvarıyordu.
C.Mustafa Bey, oğlu Halit’in aklını başına alması ve kardeşi gibi Salih bir kul olması için Allah’tan yardım istiyordu.
D.Mustafa Bey, oğlu Halit’in aklını başına alarak kardeşi gibi Salih bir kul olması için daima Allah’a yalvarıyordu.
E.Mustafa Bey, oğlu Halit’in rüştünü ispatlaması ve kardeşi Salih gibi iyi bir kul olması için devamlı Allah’a yalvarıyordu.               (CEVAP A)

 Alıntı: Maltepe İmamet ve Hitabet Araştırma Vakfı 

ARAPÇA 2 BAHAR DÖNEMİ 5. ÜNİTE  ÖZET  VE ALIŞTIRMALAR


ARAPÇA 5.ÜNİTE
BİR UÇURTMA YAPTIM

BUGÜN SANAT ETKİNLİĞİ DERSİNDE KAĞIT VE KAMIŞDAN UÇURTMANIN NASIL YAPILDIĞINI ÖĞRENDİM.
EVE DÖNDÜM.KAMIŞ,RENKLİ KAĞITLAR VE İP HAZIRLADIM.SONRA BİR KÖŞEYE ÇEKİLDİM VE ÇALIŞMAYA BAŞLADIM.KAMIŞLARI TEMİZLEDİM.SONRA ONLARI 3 PARÇAYA AYIRDIM VE PARÇALARI ORTADAN BİRLEŞTİRDİM.SONRA RENKLİ KAĞITLARIMI ÜÇGENLER VE ŞERİTLER HALİNDE KESTİM,ÜÇGEN OLANLARIUÇURTMANIN ÇERÇEVESİNE YAPIŞTIRDIM.ŞERİTLERİ KIVIRDIM,ONLARDA ONA KUYRUK OLDU.SON OLARAK UZUN BİR İP GETİRDİM,BİR KISMINI YAKASININ ÇEVRESİNE SARDIM.
EVİN ARKASINA ÇIKTIM.UÇURTMAMI HAVAYA FIRLATTIM,FAKAT UÇMADI.KENDİ KENDİME ''ACABA AĞIR YAPISI MI YÜKSELMESİNİ ENGELLİYOR?DİYE DÜŞÜNDÜM.
ÖĞRETMENİN BİZE SÖYLADİĞİ ŞU SÖZÜ HATIRLADIM: UÇURTMAYI YUKARI İTEN HAVA GÜCÜDÜR.
RÜZGARIN ESME YÖNÜNÜ ARAŞTIRDIM VE UÇURTMAMI İKİNCİ KEZ HAVAYA FIRLATTIM.ARTIK HAVALANIYORDU.BAŞ TARAFINI BİRŞEYE ÇARPMASIN VEYA KUYRUĞU ÇEVRESİNE DOLANARAK SARILMASIN DİYE İPİNİ YAVAŞ YAVAŞ GEVŞETTİM.
İŞTE!UÇURTMAMI,GÖKYÜZÜNDE PEŞİNDE KUYRUĞUNU SÜRÜKLEYEREK COŞARKEN İZLİYORUM. GÜNEŞ IŞINLARI RENKLERİNİN PARLAKLIĞINI VE GÜZELLİĞİNİ ARTIRDI.BAZEN SÜZÜLÜYOR,BAZEN YÜKSELMEYİ İSTEYEREKYENİDEN BAŞINI KALDIRMAK İÇİN AŞAĞI İNİYOR,FAKAT İP ONA ENGEL OLUYOR.ONA ŞÖYLE DİYEREK SESLENDİM:
''OYUN VE EĞLENCE SANA ŞİMDİLİK YETTİ.GİTTİĞİN YERDEN GERİ DÖN.''YAVAŞÇA YERE ÇEKMEYE BAŞLADIM,SONUNDA BİR KAÇ ADIM UZAĞIMA İNDİ.BEN İSE ÇOK MUTLUYDUM.
Zamirler  5 ÜNİTE ÖZETİ

  
*Arapçada ismin yerini turan marife kelimelere zamir denilmektedir. ( ، هي، هماهم، إياكَ، إياكما، إياكم، ك، كما، كم،... ) kelimeleri zamirdirler.Zamir Türkçe dilbilgisinde ise şöyle tanımlanmaktadır: İsmin yerinigeçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu kelimelerle bazıeklere zamir (adıl) denir.ÖRNEK;


“Ali’yi gördüm ve ona selam verdim” رَأيْتُ عَلِيّاً وسَلّمْتُ عَلَيهِÖrneğimizde هِzamirinin mercii ( عَلِيّاً ) kelimesidir. Arapçadan Türkçeye düzgün ve doğru birçeviri yapabilmek için metin içerisinde zamirin merciinin (yerini tuttuğuismin) tespiti son derece önemlidir.


ARAPÇADA ZAMİR ÇEŞİTLERİ
Bâriz Zamirler; Kendilerinden önceki kelimeye bitişik yazılanlar (muttasılzamirler) ve herhangi bir kelimeye bitişmeksizin tek başlarına yazılanlar(munfasıl zamirler) olmak üzere iki kısma ayrılırlar:


Munfasıl zamirler önlerindeki kelimelere bitişmeksizin tek başlarına yazılanzamirlerdir. Merfu‘ ve mansûb olanlar olmak üzere iki kısma ayrılırlar

*Bunlara merfu‘ munfasıl zamirler denilmesinin sebebi cümle içersinde merfu‘ konumlarında kullanılmalarından ötürüdür. Bu zamirler cümle içindemübteda, haber, ma‘tûf, ma‘tûfun aleyh, müstesna ve te’kid konumlarındakullanılırlar. *Merfu‘ munfasıl zamirin en yaygın kullanımı mübteda olmasıdır.Mübteda-haber uyumu gereği mübteda pozisyonundaki zamirin haberpozisyonundaki kelimeye müenneslik-müzekkerlik ve sayı (müfred-tesniye cemi)bakımlarından uyumlu olması gerekir.ÖRNEK;

Ben İlahiyat Fakültesinde öğrenciyim. . أنا طالبٌ فِي كُلِّيَّةِ الإلهَِيَّاتِ

Biz ikimiz çocuk hastanesinde doktoruz. . نَحْنُ طَبِيبَتانِ في مُسْتَشْفَى الأطْفالِ


Onlar (erkekler) devlet okulunda öğretmendirler. . هُمْ مُعَلِّمونَ في الْمَدْرَسَةِ الحُْكومِيَّةِ

Bu örneklerin tamamında munfasıl zamirler mübteda konumundadırlar vemahallen merfu‘durlar.

*Mübteda ve haberin her ikisi de marife (belirli isim) olarak geldiği durumdaikisinin sıfat tamlaması şeklinde anlaşılması ihtimali varsa aralarına zamiru’lfasldenen, mübteda ile uyumlu merfû munfasıl zamir girer. Bu zamir peşpeşe gelen iki belirli ismin arasına girerek onların cümle olduğunu gösterdiği gibi cümlenin anlamını da pekiştirme görevi görür. Şu örnekleri inceleyiniz.

(Adam cömerttir.) . الرجلُ هُوَ الكَرِيمُ (cömert adam) الرّجُلُ الكرِيمُ

(Bayan öğrenci zekidir.) . الطَّالِبَةُ هِيَ الذّكِيّةُ ( Zeki bayan öğrenci) الطالِبَةُ الذّكِيّةُ


Birinciler sıfat tamlaması, ikinciler cümledir. 
Mansûb munfasıl zamirler: Arapçada kullanılan mansûb munfasıl zamirlerşunlardır:Gâib (III. eril şahıs) Müfred إِيّاهُ  Onu  Tesniye (ikil) إِيّاهما O ikisini Cemi (Çoğul)إِيّاهُمْ Onları


Gâibe (III. dişil şahıs) Müfred إِيّاها  Onu  Tesniye(ikil)إِيّاهما O ikisini Cemi(Çoğul)إِيّاهُنِّ Onları


Muhâtab (II. eril şahıs) Müfred إِيّاكَ Seni Tesniye(ikil) إِيّاكُما Siz ikinizi Cemi(Çoğul)إِيّاكُمْ Sizi


Muhâtaba (II. dişil şahıs)Müfred إِيّاكِ Seni Tesniye(ikil)إِيّاكُما Siz ikinizi Cemi(Çoğul)إِيّاكُنَّ Sizi


Mütekellim (I. eril/dişilşahıs)  Müfred إِيّايَ Beni Tesniye(ikil)إِيّانا Biz ikimizi Cemi (Çoğul)إِيّانا Bizi


Bu zamirler müstesna olarak da kullanılmakla birlikte cümle içersindebüyük çoğunlukla mef’ûl konumunda kullanılırlar ve daima mansûbturlar. Zamirler mebni olduklarından zahiri(görünen) bir alametle değil de mahallen mansûb olurlar.


Örnek mef’ûl konumundaki munfasıl zamirler;


Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz. . إياكَ نَعْبُدُ وإِيّاكَ نَسْتَعِينُHoca size onu öğretti mi? . هَلْ عَلَّمَكُم الأستاذُ إياّهُOnu o ikisine verdim. . أَعْطَيْتُهُ إِياّهماOnu ona giydirdim. . كَسَوْتُهُ


Muttasıl Zamirler


Önlerinde bulunan isim, fiil veya harflere bitişik olarak yazılan zamirlerdir.Kendi aralarında merfu‘, mansûb ve mecrûr kısımlarına ayrılırlar.


Merfu‘ muttasıl zamirler: Fiillere bitişen ve fiil ma‘lûm (etken) yapıda ise fâil(özne), fiil mechûl (edilgen) yapıda ise nâibu’l-fâil (sözde özne) konumundabulunan zamirlerdir. Kısaca çekim esnasında fiile bitişen zamirlerdir diye desöylenebilir. ( كَتَبْتُ ) fiiline bitişmiş bulunan ( تُ), (كَتَبْنا ) fiiline bitişmiş bulunanنا merfu‘ muttasıl zamirlerdir


ÖRNEK altı çizilmiş olan merfu‘ muttasıl zamirler


Ayşe ve Hatice dersi anladılar. . عائِشَةُ وخَدِيجَةُ فَهِمَتا الدرسَÖğrencilerin hepsi sınavda başarılı oldular. . الطلابُ كلُهُمْنَجَحُوا فِي الاِمْتِحانِDün gölde yüzdük. . سَبَحْنا فِي الْبُحَيرَةِ أمْسِBayan öğretmenler kızların eğitimine önem veriyorlar. . الْمُعَلّماتُ يَحْرُصْنَ على تَدْرِيسِ البَناتِ


*Merfu‘ muttasıl zamirler ismini ref, haberini nasb eden ( كانَ ) vebenzerlerinden (nâkıs fiillerden) birisine bitiştikleri zaman nâkıs fiilin ismiolmak üzere yine merfu‘ olurlar. كَانَا طَالِبَيْنِ (o iki (erkek) öğrenci idi)örneğinde ( كَانَ ) nâkıs fiil ve tesniye elifi ( ا), (كَانَ )nin ismi ve (mahallen)merfu‘dur. ( طَالِبَيْنِ ) kelimesi ise ( كَانَ )nin haberidir ve tesniye olduğu için ( ي) ilemansûbtur. كَانَتَا مُعَلِّمَتَيْنِ (o iki (bayan), öğretmen idiler) ve كَانُوا مُؤْمِنِينَ (Oerkekler mümin idiler) örneklerindeki ( ا) ve ( و) için de aynı durum sözkonusudur.


Mansûb muttasıl zamirler: Fiile bitişen ve daima mef’ûlün bih konumundaolmak üzere mansûb olan zamirlerdir. Fiile bitişmiş olan ve fiil çekimlerindeyer almayan her zamir mutlaka mansûb muttasıl zamirdir.نا“zamiri hem fâil hem de mef‘ûl konumunda kullanılabilmektedir. Öncesisakinse fâil (özne), öncesi harekeli olduğu takdirdeyse mef’ûl (nesne)konumunda olmaktadır. Örneğin: فَهِمْنَا (Biz anladık) ifadesinde fâil, فَهِمَنَا (Bizi anladı) ifadesinde ise mef‘ûlün bihtir.


*Mansûb muttasıl zamirler ( إِنَّ ) ve benzerlerine bitiştikleri zaman buedatların ismi olmak üzere yine mansûb olurlar. ( (اِنَّهُ لَغَفُورٌ رَحِيمٌ –الأعراف/ 167“Şüphesiz o merhamet eden ve çok bağışlayandır” cümlesinde ( ه) zamiriاِنَّ nin ismidir ve (mahallen) mansûbtur.عَدَدُ الطّالِباتِ فِي الْكُلّيّةِ مائَتانِ، إنّهُنَّ أكْثَرُ عَدَدا مِنَ الطّلابِ “Fakültede kız öğrencisayısı iki yüz. Onlar sayıca erkeklerden fazlalar.” cümlesinde de ( هُنَّ ) zamiriإنّ) )nin ismidir ve mahallen mansûbtur.

ÖRNEK altı çizilmiş olan mansûb muttasıl zamirler;

O ikisini yolda gördüm. . رَأيْتُهُما فِي الطّرِيقِKalemini ona ver. . أَعْطِهِ قَلَمَكَSizi bu akşam evimde bekliyorum. .أَنْتَظِرُكُمْ بِمَنْزِلِي الليلَةَBana bunun için söz veriyor musun? ؟ هَلْ تَعِدُنِي بِذلكَ


Mütekellim yâsı fiile bitişince kendisinden önce nûn getirilir. ( تَعِدُنِي ) fiilinde deي)  zamirinden önce getirilmiş olan bu nûna nun-u vikâye/ koruma nûnu ( نونُالوِقايَةِ ) denilir. Zira bu nûn sayesinde zamirden önceki fiilin son harekesideğişmemiş ve olduğu gibi korunmuş olur.


Mansûb ve mecrûr muttasıl zamirler: ( ، ه، هما، هم، ها، هما، هن، ك، كما، كم، كِ، كماكن، ي، نا ) zamirleri fiile bitiştiklerinde mansûb oldukları gibi ismebitiştiklerinde (muzâfun ileyh olmak üzere) ve harf-i cerden sonrageldiklerinde mecrûr olurlar. ( رَأيْتُهُما فِي الطّرِيقِ ) “O ikisini yolda gördüm”örneğinde zamir mef‘ûl olmak üzere mansûb, ( سَأَحضُرُ لِزِيارَتِكُمْ غَدا ) “Yarın siziziyarete geleceğim.” Örneğinde ise muzâfun ileyh olmak üzere mecrûrdur.

Müstetir zamirler


Gizli, örtülü, metinde yazılmayan ancak var kabul edilen zamirlerdir.Esasında müstetir zamirler ayrı bir zamir grubu değildir. أنا، أنْتَ، هِيَ، هُوَ، نَحنُmunfasıl merfu‘ zamirleri belirli durumlarda müstetir (gizli) zamir olarakkullanılırlar. Bunlardan ( أنا، أنْتَ، نَحنُ ) zamirleri fâil (özne) konumunda olduklarında vücûben (zorunlu olarak) müstetir olurlar yani bâriz zamirolarak açık şekilde yazılmaları mümkün olmadığı gibi bunların yerine açıkbir isim söylenmesi de mümkün değildir. ( هِيَ، هُوَ ) zamirlerinin müstetir oluşuise vücûben değil cevâzendir yani bunların müstetir zamir olarakkullanılmaları zorunlu olmayıp bu zamirlerin yerine istenildiği takdirde açıkisim getirilmesi de mümkündür. ( اِقْرَأْ كِتاَبَكَ ) “Kitabını oku.” cümlesinde اِقْرَأْ“oku” fiilinin fâili (öznesi) müstetir (gizli) ( أَنْتَ ) zamiridir. Fâilin müstetir zamir olarak gelmesi zorunludur.

ÖRNEK cümlelerdeki Müstetir zamir kullanılışları;

Kitabını oku. . اِقْرَأْ كِتاَبَكَ

Bu cümlede ( اِقْرَأْ ) “oku” fiilinin fâili (öznesi) müstetir (gizli) أَنْتَ zamiridir. Fâilin müstetir zamir olarak gelmesi zorunludur.


.Küçüğümüze merhamet eder, büyüğümüze saygı gösteririz . نَرْحَمُ صَغِيرَنا ونَحْتَرِمُ كَبِيرَنا


Bu cümledeki ( نَرْحَمُ ) ve ( نَحْتَرِمُ ) fiillerinin fâili (öznesi) müstetir (gizli) نَحْنُ  zamiridir. Fâilin müstetir zamir olarak gelmesi zorunludur.

Seni yaz tatilinde ziyaret edeceğim. . سَأَزورُكَ فِي العُطْلَةِ الصَّيْفِيّةِ

Bu cümledeki ( أَزورُ ) fiilinin fâili (öznesi) müstetir (gizli) ( أَنا ) zamiridir.Fâilin müstetir zamir olarak gelmesi zorunludur.

Hatice İstanbul’a gitti. . خَدِيجَةُ ذَهَبَتْ إلى اسْتانبولَ

Bu cümledeki ( ذَهَبَتْ ) fiilinin fâili (öznesi) müstetir (gizli) ( هِيَ ) zamiridir.Diğerlerinden farklı olarak bu cümlede fâilin müstetir zamir olarak gelmesizorunlu değildir. Cümle şayet istenilirse ( ذَهَبَتْ خَدِيجَةُ إلى اسْتانبولَ ) şeklinde deyazılabilir. Bu durumda ( ذَهَبَتْ ) fiilinin fâili müstetir zamir değil, açık isimolan ( خَدِيجَةُ ) olmuş olur.

 HAZIRLAYAN:MİKDAD

ARAPÇA KELİMELER (5. ÜNİTE)

 
EŞ ANLAMLI KELİMELER
1.عُدْتُ / رَجَعَ (döndü)
2.شَرَعْتُ / بَدَأَ (başladı)
3.قَسَّمْتُ / جَزَّأَ (böldü)
4.قَصَصْتُ / قَطَعَ
5.أَطْلَقْتُ / أَرْسَلَ (gönderdim)
6.لَمْ تَقْدِرْ / اِسْتَطَاعَ (güç yetiremedi)
7.أعْلى / فَوْقَ (üstünde)
8.تَثَبَّتُّ / فَتَّشَ (araştırmak)
9.تَنْطَحَ / صَدَمَ
10.أجْذِبٌ / سَحَبَ (çekiyorum)


ZIT ANLAMLI KELİMELER
1.تَعلَّمْتُ X جَهِلَ
2.(hatırladı) تَذَكَّرْتُ X نَسِيَ (unuttu)
3.نَظَّفْتُ X وَسخَ
4.أجِيرٌ X أَوَّلٌ
5.(fırlattı) أطْلَقْتُ X أَمْسَكَ (tuttu)
6.(ağır) ثَقِيلٌ Xخَفِيفٌ (hafif)
7.(üstünde) أعْلى X أسْفَلٌ (altında)
8.(az) قَلِيلٌ X كَثِيرٌ (çok)
9.ثَمْرَحُ X حَزِنَ
10.(çıktı) تَرْفَعُ X نَزَلَ (indi)



TEKİL _ ÇOĞUL
1.وَرَقٌ ج أَوْرَاقٌ
2.جُزْعٌ ج أجْزَاءٌ
3.مُثَلَّثَةٌ ج مُثَلَّثَاتٌ
4.شَرْطٌ ج شَرَائِطَ
5.شُوعَ ج أَشِعَّةٌ (ışık)
6.لَوْنٌ ج أَلْوَانٌ (renk)
7.خُطُو ج خُطُوَاتٌ
8.حِصَّةٌ ج  حِصَصٌ  (hisse, pay)
9.زَيْلٌ ج زُيُولٌ (kuyruk)
10.مَنْزِلٌ ج مَنَازِيلٌ (ev)
11.عِنَانٌ ج أَعِنّةٌ (ip)



TERCÜME
1.خَرَجْتُ خَلْفَ الْمَنْزِلِ، وَأطْلَقْتُ طَائِرَتِي فِي الجَوِّ، فَلَمْ تَقْدِرْ على الطّيرَانِ
A.Evin arka tarafına çıktım ve uçurtmamı bıraktım. Havaya uçtu.
B.Evin arka tarafına çıktım ve uçurtmamı havaya bıraktım. Ne yazık ki uçamadı.
C.Evin arka tarafına çıktım ve uçurtmamı bıraktım. Fakat uçamadı.
D.Evin arka tarafına çıktım ve uçurtmamı havaya bıraktım. Fakat uçamadı.
E.Arka tarafa çıktım ve uçurtmamı havaya bıraktım. Fakat uçamadı.   (CEVAP D)

2.عُدْتُ إلى المَنْزِلِ، فَأَحْضَرْتُ قَصَبَةَ، وَأَوْرَاقًا مُلوّنَةً وَخَيْطا، ثُمّ انْزَوَيْتُ فِي رُكْنٍ، وَشَرَعْتُ فِي الْعَمَلِ
A.Eve döndüm. Kamış, kağıtlar ve ip hazırladım. Sonra bir köşeye çekildim ve çalışmaya başladım.
B.Eve döndüm. Kamış,renkli kağıtlar ve ip hazırladım. Sonra bir köşeye çekildim ve çalışmaya başladım.
C.Eve döndüğümde kamış,renkli kağıtlar ve ip hazırladım. Sonra bir köşeye çekildim ve çalışmaya başladım.
D.Eve döner dönmez kamış, renkli kağıtlar ve ip hazırladım. Sonra bir köşeye çekildim ve çalışmaya başladım.
E.Eve döndüm. Kamış ve renkli kağıtlar hazırladım. Sonra bir köşeye çekildim ve çalışmaya başladım.       

Alıntı: Maltepe İmamet ve Hitabet Araştırma Vakfı  

ARAPÇA 2 BAHAR DÖNEMİ 6. ÜNİTE  ÖZET  VE ALIŞTIRMALAR





6.ünite TERCÜME

bilmiyorum

YİRMİNCİ YÜZYILIN BAŞLARINDA ÇOK SAYIDA SURİYE VE LÜBLANLI POLİTİKVEEKONOMİK NEDENLERDEN DOLAYI YURTLARINI TERKEDİP AMERİKA KITASINDA YAŞADILAR.BU GÖÇMENLER YENİ DÜNYADA BÜYÜK BİR BAŞARI GERÇEKLEŞTİRDİLER.ANCAK ONLAR ÜLKELERİNDEN UZAK KALDIKLARI İÇİN ÜZÜNTÜ VE YALNIZLIK DUYGUSU HİSSETTİLER.BU GÖÇMENLER,DOĞULU OLDUKLARINI VEDİLLERİNİNDE ARAPÇA OLDUĞUNU ASLA UNUTMADILAR. ONLARDAN BİR GRUP,İÇİNDEKİ YALNIZLIK DUYGUSUNU,ESKİYE AİT HEYECANI,DOĞA SEVGİSİNİ VEUZAKTAYAŞADIĞI VATANA BAĞLILIĞINI İFADE ETMEK İÇİN ESER YAZMAYA YÖNELDİLER.BÜYÜK BİLGİNLER ORTAYA ÇIKTI.ONLAR ŞİİR,MAKALE VE HİKAYE GİBİ GÜZEL EDEBİ YAPITLAR HAZIRLADILAR. AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNDE ONLARAAİT ARAPÇA VE İNGİLİZCE GAZETELER,KİTAPLAR VE DİVANLAR ORTAYA ÇIKTI.

AŞAĞIDAKİ ŞİİR KITASI GÖÇ EDİLEN YERİN ŞAİRLERİNDEN BİRİ OLAN İLYA EBU KADİ'YE AİTTİR.O,1889M.YILINDA LÜBNANDA DOĞDU.1900 YILINDA MISIRA,SONRADA AMERİKAYA GİTTİ.ORADA YAZI İLE UĞRAŞTI,KENDİSİNE AİT''EBU KADI DİVANI ''YAYINLADI.

BİLMİYORUM!

NEREDEN GELDİĞİMİ BİLMİYORUM,ANCAK GELDİM.
ÖNÜMDE BİR YOL GÖRDÜM VE YÜRÜDÜM.
YÜRÜYEN OLARAK KALACAĞIM,BUNU İSTESEMDE İSTEMESEMDE.
BİLMİYORUM!
BU VARLIKTA YENİ MİYİM YOKSA ESKİ Mİ?
HÜR,SERBESTMİYİM,YOKSA ZİNCİRLEMİ YÜRÜYORU?
YAŞAMIMI KENDİM Mİ YÖNETİYORUM,YOKSA YÖNETİLİYOR MU?
BİLMEK İSTİYORUM,ANCAK BEN...
BİLMİYORUM!
YOLUM NE YOLU?UZUN MU YOKSA KISA MI?
ÇIKIYOR MUYUM,İNİYOR MUYUM,YOKSA DERİNE Mİ DALIYORUM?
PATİKADA BEN Mİ YÜRÜYORUM,YOKSA PATİKAMI GİDİYOR?
YOKSA İKİMİZDE DURUYORUZDA ZAMAN MI AKIYOR?BİLMİYORUM!


Soru Edatları 6 ÜNİTE

İster fiil cümlesi olsun isterse isim cümlesi, soru yapıları oluşturulduğunda buedatlar cümlenin başına getirilmek zorundadır. ؟ مَااسمُْكَ (Adın ne?), ؟ مَاذَا أَكَلْتَ(Ne yedin?), ؟ مَنْ رَأَيْتَ (Kimi gördün?), ؟ مَنْ مَاتَ (Kim öldü?) cümlelerinde olduğu gibi.

I. Tip Soru Cümleleri: Yanıtı ‘Evet,’ ( نَعَمْ ) veya ‘Hayır,’ ( لاَ) olan ya dayanıtı ‘Evet,’ veya ‘Hayır,’ ile başlayan sorular...Bu durumda cevap ya olumludur ya da olumsuzdur.


Mâzî fiil ile kurulmuş soru cümlesi örneği:


(Konuyu anladın mı?) ؟ هَلْ فَهِمْتَ الْمَوْضُوعَ؟ / أَ فَهِمْتَ الْمَوْضُوعَ(Evet, konuyu anladım) . نَعَمْ، فَهِمْتُ الْمَوْضُوعَ(Hayır, konuyu anlamadım) لاَ، لَمْ أَفْهَمِ الْمَوْضُوعَ

Muzâri fiil ile kurulmuş soru cümlesi örneği:

(Arapça çalışıyor musun?) ؟ هَلْ تَجْتَهِدُ فِي اللُّغَةِ الْعَرَبِيَّةِ؟ / أَ تَجْتَهِدُ فِي اللُّغَةِ الْعَرَبِيَّةِ(Evet, Arapça çalışıyorum) . نَعَمْ،أَجْتَهِدُ فِي اللُّغَةِ الْعَرَبِيَّةِ(Hayır, Arapça çalışmıyorum) لاَ، لاَ أَجْتَهِدُ فِي اللُّغَةِ الْعَرَبِيَّةِ


İsim cümlesi ile kurulmuş soru cümlesi örneği:


(Bu öğrenci çalışkan mı?) ؟ هَلْ هَذَا الطَّالِبُ مُجْتَهِدٌ؟ / أَ هَذَا الطَّالِبُ مُجْتَهِدٌ(Evet, bu öğrenci çalışkan) . نَعَمْ، هَذَا الطَّالِبُ مُجْتَهِدٌ(Hayır, bu öğrenci çalışkan değil) ( لاَ، لَيْسَ هَذَا الطَّالِبُ مُجْتَهِدًا (بِمُجْتَهِدٍ


*Burada dikkat edilecek olursa olumsuz cevaplarda “Hayır” denildiktensonra cümle tekrar olumsuz yapılmaktadır. İsim cümlelerin olumsuz şekli degenelde ( لَيْسَ ) fiili ile yapılır.


II. Tip Soru Cümleleri: Bir seçenekler listesindeki tercihi soran ve yanıtı‘Evet,’ veya ‘Hayır,’ olmayan sorular. Bu soru tipinde sadece soru harfi olanhemze ( أَ) ile birlikte أَمْ edatı da kullanılır.


Mâzî fiil ile kurulmuş soru cümlesi örneği:


(Et mi yedin yoksa balık mı?) ؟ أَ لحَْمًا أَكَلْتَ أَمْ سمََكًا(Et yedim) . أَكَلْتُ لحَْمًا(Balık yedim) . أَكَلْتُ سَمَكًا


Muzâri fiil ile kurulmuş soru cümlesi örneği:


(Arapça’yı mı seviyorsun yoksa Fransızca’yı mı?) ؟ أَ تُحِبُّ الْعَرَبِيَّةَ أَمِ الْفَرَنْسِيَّةَ(Arapça’yı seviyorum) . أُحِبُّ الْعَرَبِيَّةَ(Fransızca’yı seviyorum) . أُحِبُّ الْفَرَنْسِيَّةَ


İsim cümlesi ile kurulmuş soru cümlesi örneği:


(Öğretmen misin sen yoksa mühendis mi?) ؟ أَ مُدَرِّسٌ أَنْتَ أَمْ مُهَنْدِسٌ(Ben bir öğretmenim) . أَنَا مُدَرِّسٌ(Ben bir mühendisim) . أَنَا مُهَنْدِسٌ


III. Tip Soru Cümleleri: Olumsuz soru yapıları. Bu soru tipinde, hemzedensonra mutlaka, لَمْ، مَا لاَ، لَيْسَ، ، لَنْ gibi cümleye olumsuzluk kazandıran birolumsuzluk (nefiy) edatı bulunur. Yanıtın olumlu olması durumunda cümleyeبَلَى ; olumsuz olması durumunda ise نَعَمْ edatları ile başlanmalıdır. Olumlusorularda “Evet” şeklinde karşılık bulan نَعَمْ cevap edatı olumsuz sorularda“Hayır” şeklinde tercüme edilmelidir.


Olumsuz mâzî fiil ile kurulmuş soru cümlesi örneği:


(Konuyu anlamadın mı?) ؟ أَ مَا فَهِمْتَ الْمَوضُوعَ(Evet, konuyu anladım) . بَلَى، فَهِمْتُ الْمَوْضُوعَ(Hayır, konuyu anlamadım) . نَعَمْ، مَا فَهِمْتُ الْمَوْضُوعَ


Olumsuz muzâri fiil ile kurulmuş soru cümlesi örneği:


(Erken uyumuyor musun?) ؟ أَلاَ تَنَامُ مُبَكِّرًا(Evet, erken uyuyorum) . بَلَى، أَنَامُ مُبَكِّرًا(Hayır, erken uyumuyorum) . نَعَمْ، لاَ أَنَامُ مُ


Olumsuz isim cümlesi ile kurulmuş soru cümlesi örneği:


(Araban yeni değil mi?) ؟ ( أَ لَيْسَتْ سَيَّارَتُكَ جَدِيدَةً (بِجَدِيدَةٍ(Evet, arabam yeni) . بَلَى، سَيَّارَتِي جَدِيدَةٌ(Hayır, arabam yeni değil) .( نَعَمْ، لَيْسَتْ سَيَّارَتِي جَدِيدَةً (بِجَدِيدَةٍ


*Bu tip sorulara verilen yanıtlar olumlu ise, بَلَى cevap harfinden sonracümle olumlu kurulur. Şayet cevabımız olumsuz ise نَعَمْ cevap harfindensonra cümle mutlaka olumsuz kurulmalıdır.Bu tip sorularda cevaplar aslaنَعَمْdan sonra olumlu olmaz. Yine bu soru türünde asla لاَ cevap harfi dekullanılmamaktadır.

SORU İSİMLERİ

*Soru ismine cevap teşkil eden kelime, cevap cümlesinde hangi ögeninkarşılığı ise, soru cümlesinde yer alan soru isminin cümle içindeki dilbilgiselrolü ve bu role uygun i‘râbı da o demektir.


مَنْ 1 .; İnsanlar için kullanılır ve cümledeki durumuna göre; kim?, kimi?,kime? gibi manalara gelir.


Bu soru ismi cümlede mübteda, haber, mef’ûlün bih, muzâfun ileyh vs. gibiögeler olabilir.


Örnek مَنْ ذَهَبَ إِلَى الْمَدْرَسَةِ؟ (Okula kim gitti?) cümlesinde soru ismimübtedadır.


Örnek مَنْ هَذَا؟ :  (Bu kim?) cümlesinde soru ismi haberdir.


Örnek مَنْ رَأَيْتَ الْيَومَ؟ :  (Bugün kimi gördün?) cümlesinde soru ismimef’ûlün bihdir.


Örnek قَمِيصُ مَنْ هَذَا؟ :  (Bu kimin gömleği?) cümlesinde soru ismimuzâfun ileyhdir.


2 :مَا İnsan dışındaki varlıklar için kullanılır ve cümledeki durumuna göre;ne?, neyi?, neye? gibi anlamlara gelir.


Örnek مَا وَقَعَ عَلَى اْلأَرْضِ؟ :  (Yere ne düştü?) cümlesinde soru ismimübtedadır.


Örnek مَا هَذَا؟ :  (Bu ne?) cümlesinde soru ismi haber mahallindedir.


Örnek مَا قَرَأْتَ الْيَومَ؟ :  (Bugün ne okudun?) cümlesinde soru ismi mef’ûlünbihdir.


*Soru ismi olan مَا edatının başına herhangi bir harf-i cer gelecek olsa budurumda sonundaki elifi düşmek zorundadır. Bunun gerekçesi ise ismi mevsulolan مَا ile karışmamasıdır. Eğer başında harf-i cer olduğu halde sonunda elifvar ise o edat soru edatı değil ismi mevsuldür. Edatın başına gelen harf-icerler genelde fiilin kendisine ait harf-i cerlerdir. Zira Arapça’da bazı fiillerdaima belirli harfi cerlerle kullanılır. Örneğin حَافَظَ ، حَرَصَ، شَجَّعَ gibi fiiller daimaعَلَى harf-i ceri ile kullanılırlar.


Örnek بِمَ تَهْتَمُّ؟ : (Neye önem veriyorsun?)

أَهْتَمُّ بِاللُّغَةِ الْعَرَبِيَّةِ (Arapça’ya önem veriyorum.)


Örnek فِيمَ تُفَكِّرُ؟ : (Neyi düşünüyorsun?)أُفَكِّرُ فِي اْلاِمْتِحَانِ (Sınavı düşünüyorum.)


*Soru ismi olan مَا edatının başına لِ harf-i ceri gelirse anlamı niçin olur ve لِمَşeklinde sonundaki elif düşürülerek yazılır. Şu hususa özellikle dikkat etmekgerekir. Burada kullanılan لِ harf-i ceri herhangi bir fiil ile sürekli kullanılan harficer değildir. Bir üstteki dikkat konusunda ele alınan harf-i cerler ise daima ofiillerle kullanılan harflerdir.


Örnek: ؟ لِمَ خَرَجْتَ مِنَ الْفَصْلِ (Sınıftan niçin çıktın?)خَرَجْتُ مِنَ الْفَصْلِ لِأَغْسِلَ وَجْهِي. (Sınıftan yüzümü yıkamak için çıktım)نَّنِي مَرِيض. ◌َ خَرَجْتُ مِنَ الْفَصْل لأِ (Sınıftan hasta olduğum için çıktım)


:مَاذَاİnsan dışındaki varlıklar için kullanılır ve cümledeki durumunagöre; ne?, neyi?, neye? gibi anlamlara gelir. Kullanım bakımından مَا soruisminden farkı yoktur onun kullanıldığı yerlerde aynı şekilde kullanılır.


Örnek مَاذَا فِي حَقِيبَتِكَ؟ :  (Çantanda ne var?) cümlesinde soru ismimübtedadır.


*Soru ismi olan مَاذَا edatının başına لِ harf-i ceri gelirse anlamı “Niçin?” olur veلِمَاذَا şeklinde yazılır. Kullanımı da tıpkı لِمَ edatı gibidir.


Örnek: ؟ لِمَاذَا خَرَجْتَ مِنَ الْفَصْلِ (Sınıftan niçin çıktın?)غْسِلَ وَجْهِي. ◌َ خَرَجْتُ مِنَ الْفَصْل لأِ (Sınıftan yüzümü yıkamak için çıktım)

مَتَى4 .:Zaman için kullanılan bir soru ismi ve anlamı “Ne zaman?” olupcümlede genel olarak haber, zarf ve mecrûr olarak kullanılır



Örnek مَتَى اْلاِخْتِبَارُ؟ :  (Sınav ne zaman?) isim cümlesinde soru ismihaberdir.


Örnek مَتَى سَتُسَافِرُ إِلَى الْقَاهِرَةِ؟ : (Kahire’ye ne zaman gideceksin?) fiilcümlesinde soru ismi zarf (mef’ûlün fîh) konumundadır.


Örnek مُنْذُ مَتَى تَتَعَلَّمُ الْعَرَبِيَّةَ؟ : (Ne zamandan beri Arapça öğreniyorsun?) fiilcümlesinde soru isminin başına harf-i cer olan مُنْذُ edatı gelmiştir ve mecrûrkonumundadır. Cevabı أَتَعَلَّمُ الْعَرَبِيَّةَ مُنْذُ سَنَةٍ (Bir yıldan beri Arapça öğreniyorum)şeklinde verdiğimizde sorudaki مَتَى yerine cevapta سَنَةٍ ifadesiyle cevapverilmiştir. Bu sözcük de harf-i cerin mecrûrudur.


5.أَيْنَ; Mekan için kullanılan bir soru ismi ve anlamı “nerede?, nereye?,neresi?” olup cümlede genel olarak haber, zarf ve mecrûr olarak kullanılır.



Örnek أَيْنَ السَّيَّارَةُ؟ : (Otomobil nerede?) isim cümlesinde soru ismihaberdir.


Örnek أَيْنَ أَوْقَفْتَ السَّيَّارَةَ؟ : (Otomobili nereye parkettin?) fiil cümlesindesoru ismi zarf (mef’ûlün fîh) konumundadır


Örnek إِلَى أَيْنَ ذَهَبْتَ؟ : (Nereye gittin?) fiil cümlesinde soru ismi başındaharf-i cer bulunduğu için mecrûrdur.


6.كَيْفَ;Hal ve durum sormak için kullanılır ve “nasıl?” manasına gelir.Cümlede genel olarak haber ve hal olarak kullanılır.


Örnek كَيْفَ أَنْتَ؟ :  (Nasılsın?) isim cümlesinde soru ismi haberdir.


7.كَمْ;Sayı (aded) sormak için kullanılır ve “kaç?”, “ne kadar?”manalarına gelir. Cümlede genel olarak mübteda, haber, mef’ûlün bih, harf-icerle mecrûr vs. olarak kullanılır. Bu soru isminden sonra genellikle müfred,mansûb ve nekre bir isim gelir. Bu isme كَمْ in temyizi denir.


Örnek كَمْ طَالِبًا فِي الْفَصْلِ؟ : (Sınıfta kaç öğrenci var?) isim cümlesinde soruismi olan كَمْ mübteda mahallindedir.


Örnek بِكَمْ لِيرَةٍ/لِيرَةً هَذَا الْكِتَابُ؟ :  (Bu kitap kaç lira?) isim cümlesinde soruismi olan بِكَمْ haber mahallindedir.


Örnek كَمْ كِتَابًا قَرَأْتَ؟ :  (Kaç kitap okudun?) fiil cümlesinde soru ismiolan كَمْ mef’ûlün bihdir.


8.أَيُّ;Genellikle “hangi?”, “hangisi?”, “hangileri?” manalarına gelir.Cümlede genel olarak mübteda, haber, mef’ûlün bih, harf-i cerle mecrûr,muzâfun ileyh v.s olarak kullanılır.


Örnek أَيُّ طَالِبٍ غَابَ الْيَوْمَ؟ : (Bugün hangi öğrenci gelmedi?) isimcümlesinde soru ismi olan أَيُّ mübtedadır ve zamme ile merfu‘dur. O ayrıcamuzâf ve onu takip eden sözcük طَالِبٍ de muzâfun ileyhtir.


Örnek فِي أَيِّ فَصْلٍ أَنْتَ؟ :  (Sen hangi sınıftasın?) isim cümlesinde soru ismiolan فِي أَيِّ şibih cümle şeklinde haberdir.


Örnek أَيَّ كِتَابٍ قَرَأَتَ؟ :  (Hangi kitabı okudun?) fiil cümlesinde soru ismiolan أَيَّ cümlenin mef’ûlün bihidir.


Örnek بِأَيِّ قَلَمٍ كَتَبْتَ؟ :  (Hangi kalemle yazdın?) fiil cümlesinde soru ismiolan بِأَيِّ harf-i cerle mecrûr isimdir.

HAZIRLAYAN:MİKDAD

ARAPÇA KELİMELER (6. ÜNİTE)

EŞ ANLAMLI KELİMELER
1.تَرَكَ / غَادَرَ (terk etmek)
2.اسْتَطَاعَ / تَمَكَّنَ ( yapabilmek, becerebilmek)
3.يُحِسُّونَ / يَشْعُرُونَ (hissetmek)
4.قَصَدَ / اِتَّجَهَ (yönelmek)
5.ظَهَرَ / بَرَزَ (ortaya çıkmak)
6.بِالْقَلَمِ / التَّأْلِيف
7.أَدْرِي / أَعْرِفُ (bildirmek)
8.قُدَّامِي / أَمَامِي (önüne)
9.مَاشِيًا / سَائِرًا (yürüyerek)
10.أَصْعَدُ / أَرْتَفِعُ (yükseltmek)


ZIT ANLAMLI KELİMELER
1.(ilk) أَوَائِلِ Xأَوَاخِرِ (son)
2.(yaşadı) عَاشُوا Xمَاتُوا (öldü)
3.(yapabilmek, becerebilmek) اِسْتَطَاعَ X عَجَزَ (yapamamak, becerememek)
4.(hüzün) حُزْنِ X السُّرُورِ (sevinç)
5.(doğulu) شَرْقِيُّونَX غَربِيُّونَ(batılı)
6.(eski) الْقَدِيمِ X الْجَدِيدِ (yeni)
7.(ortaya çıktı) ظَهَرَ Xاِخْتَفَي (gizlendi)
8.(güzel) جَمِيلَةٌ X سَيِّئَةٌ (kötü)
9.أَدْرِي Xأَجْهَلُ
10.(önüne) قُدَّامِي X خَلْفِي (arkasına)



TEKİL _ ÇOĞUL
1.أَوَّلٌ ج أَوَائِلٌ (ilk)
2.اِبْنٌ ج أَبْنَاءُ (oğul)
3.دَارٌ ج دِيَارٌ (ev)
4.سَبَبٌ ج أَسْبَابٌ (sebep)
5.هَذَا / هَذِهِ ج هَؤُلاَءِ (bu)
6.مُهَاجِرٌ ج مُهَاجِرُونَ
7.شَرْقِيٌّ ج شَرْقِيُّنَ (doğulu)
8.أَدِبٌ ج أُدَبَاءُ
9.كَبِرٌ ج كِبَارٌ (büyük)
10.صُورَةٌ ج صُوَرٌ
11.وِلاَيَةٌ ج وِلاَيَاتٌ
12.صَحِفَةٌ ج صُحُفٌ
13.كِتَابٌ ج كُتُبٌ (kitap)
14.دِيوَانٌ ج دَوَاوِينٌ
15.قَيْدٌ ج قُيُودٌ (kayıt)
16.قَرْنٌ ج قُرُونٌ (köy)
17.عَدَدٌ ج أَعْدَادٌ (adet)
18.حُزْنٌ ج أَحْزَنٌ (hüzün)
19.وَطَنٌ ج أَوْطَانٌ (vatan)
20.طَرِيقٌ ج طُرُقٌ (yol)
21.مَشِيًا ج مُوشَاةٌ (yürümek)
22.حُرٌّ ج أَحْرَارٌ (sıcak)
23.أَسِيرٌ ج أَسْرَى
24.قَائِدٌ ج قُوَادٌ
25.مَقُودٌ ج مَقُودُونَ
26.طَوِيلٌ ج طَوِيلُونَ (uzun)
27.قَصِيرٌ ج قَصِيرُونَ (kısa)
28.دَرْبٌ ج دُرُوبٌ (asır)
29.وَاقِفٌ ج وَاقِفُونَ (duran)
30.دَهْرٌ ج دُحُورٌ


TERCÜME
1.فِي أَوَائِلِ الْقَرْنِ الْعِشْرِينَ تَرَكَ عَدَدٌ كَبِيرٌ مِنْ أَبْنَاءِ سُورِيَا وَ لُبْنَانَ دِيَارَهُمْ وَ أَوْطَانَهُمْ وَ عَشُوا فِي الْقَارَّةِ الْأَمْرِيكِيَّةِ لِأَسْبابٍ سِيَاسِيَّةٍ أَوِ اقْتِصَادِيَّةٍ
A.Yirminci asrın başında, büyük sayıda Suriyeli ve Lübnanlı ekonomik ve politik nedenlerden dolayı yurtlarını terk edip Amerika kıtasında yaşadılar.
B.Yirminci asrın başlarında pek çok sayıda Suriyeli ve Lübnanlı iktisadi ve siyasi nedenlerden dolayı ülkelerini terk etmişlerdi.
C.Yirminci asrın başlarında ekonomik ve politik nedenlerden dolayı ülkesini terk eden pek çok Suriyeli ve Lübnanlı Amerika kıtasında yaşamaya başladılar.
D.Yirminci asrın başlarında, çok sayıda Suriyeli ve Lübnanlı ekonomik ve politik nedenlerden dolayı ülkesini terk eden pek çok Suriyeli ve Lübnanlı Amerika kıtasında yaşamaya başladılar.                      (CEVAP A)

2.لَمْ يَنْسَ هَؤُلاَءِ الْمُهَاجِرُونَ قَطُّ أَنَّهُمْ شَرْقِيُّونَ وَ أَنَّ لُغَتَهُمْ عَرَبِيَّةٌ
A.O göçmenler doğulu olduklarını ve dillerinin Arapça olduğunu kesinlikle unutmazlar.
B.Bunlar göçmen olduklarını ve dillerinin de Arapça olduğunu asla unutmadılar.
C.Bu muhacirler doğulu olduklarını ve dillerinin de Arapça olduğunu asla unutmayacaklar.
D.Onların doğulu göçmen olduğunu ve dillerinin de Arapça olduğunu asla unutmadı.
E.Bu göçmenler, doğulu olduklarını ve dillerinin de Arapça olduğunu asla unutmadılar.   (CEVAP E)

 
Alıntı: Maltepe İmamet ve Hitabet Araştırma Vakfı  

ARAPÇA 2 BAHAR DÖNEMİ 7. ÜNİTE  ÖZET  VE ALIŞTIRMALAR




7.ÜNİTE TERCÜMESİ 


BEYAZ ÖKÜZ

RİVAYETETTİLER Kİ:BİR ORMANDA ÜÇ ÖKÜZ VARDI.ONLARDAN BİRİ BEYAZ,DİĞERİ SİYAH,ÜÇÜNCÜSÜDE KIZILDI.BU ORMANDA BİRDE ASLAN VARDI.BU ASLAN,KENDİLERİNİ KORUMADA BİRLİK OLDUKLARI İÇİN BU ÜÇ ÖKÜZE GÜÇ YETİREMİYORDU.BU BİRLİĞİ NASIL YENECEĞİNİ DÜŞÜNMEYE BAŞLADI.

BİR GÜN BUASLAN,AÇLIĞINI GİDEREKCEK BİRŞEY ARAMAK ÜZERE ORMANDA DOLAŞIRKEN,BU KIZIL VE SİYAH İKİ ÇKÜZLE KARŞILAŞTI.BU ÜÇÜNDENBİRİNİ ELE GEÇİRMEK İÇİN BİR KURNAZLIK DÜŞÜNDÜ VE İKİ ÖKÜZE DEDİ Kİ:BU BEYAZ ÖKÜZÜN ARAMIZDA VARLIĞI HEPİMİZ İÇİN TEHLİKE OLUŞTURUYOR.ÇÜNKÜ O BİZİ AVCILARA BELLİ EDİYOR.BENİM VE SİZİN RENKLERİNİZ İSE BİRBİRİNE BENZİYOR.ŞAYET BENİ BIRAKIRSANIZ BEN ONU YERİM;ORMAN BİZİM İÇİN TEMİZ OLUR.BU İKİ ÖKÜZ:BUYUR AL ONU YE!DEDİLER.O DA HEMEN YEDİ.

GÜNLER GEÇTİ ASLAN ŞİDDETLİ BİR AÇLIK HİSSETTİ VE KIZIL ÖKÜZE GELİP ŞÖYLE DEDİ:BENİM RENGİM KESİNLİKLE AYNI SENİN RENGİN GİBİ.BENİ BIRAK ,ORMANINTEMİZLENMESİ İÇİN SİYAH ÖKÜZÜ YİYEYİM.KIZIL ÖKÜZ HAYDİ AL ONU YE DEDİODA ONUYEDİ.SONUNDA ORMANDA SADECE ASLAN İLE KIZILÖKÜZ KALDI.SONRA ASLAN KIZIL ÖKÜZEDEDİKİ:BEN SENİ ŞİMDİ KESİNLİKLE YİECEĞİM.KIZIL ÖKÜZ ÇEVRESİNE BAKINDI VEKENDİSİNİ BU ASLAN KARŞISINDA YAPAYALNIZ BULDU.GEÇMİŞİ VE İKİ ARKADAŞININ KORUMASINDA OLDUĞU GÜNLERİ HATIRLADI.ARAPÇADA MEŞHUR OLAN ŞU DEYİMİ SÖYLAEDİ:BEN KESİNLİKLE BEYAZ ÖKÜZÜN YENDİĞİ GÜN YENDİM.

İŞARET  İSİMLERİ 


7. ÜNİTE

Türkçede ve Arapçada sıfat ve isim tamlamaların daki öğe dizilimi birbirinin tam tersi bir durum arz ederken, Arapça “İşâret İsimleri” ileTürkçe “İşâret Sıfatları-Zamirleri” arasında tam bir uyumluluk göze çarpar.Bir başka ifade ile Türkçede de, Arapçada da kendisine işâret edilen sözcük,işâret ismi veya işâret sıfatı veya işaret zamiri adını verdiğimiz sözcükten  sonra gelir.(Bu kitap) هَذَا الْكِتَابُ(O dergi) تِلْكَ الْمَجَلَّةُ

*Arapça’da yakındaki bir varlığı göstermek için. هَذَا، هَذَانِ، هَؤُلاَءِ، هَذِهِ، هَاتَانِ، هَؤُلاَءِ(Bu, bu ikisi, bunlar),işâret isimleri,isimleri kullanılmaktadır.

 *Uzaktaki bir varlığı göstermek için deذَلِكَ، ذَانِكَ، أُولَئِكَ، تِلْكَ، تَانِكَ، أُولَئِكَ (Şu, O, şu ikisi, o ikisi, şunlar, onlar), işâretisimleri kullanılmaktadır.

İŞÂRET İSİMLERİNİN CÜMLEDE KULLANIMI


İşâret İsminin Tek Başına Kullanılması;


1. İşâret İsminin Mübteda Oluşu


İsm-i işâret cümle başında gelip onu takip eden sözcük de nekre veya özelisim veyahutta isim tamlaması şeklinde gelirse bu durumda işâret ismimübteda ve kendisini takibeden sözcük de haber olur.


A. İşâret isminin haberinin nekre bir isim olması:


Yakın İçin Kullanılan İşâret İsimleri


(Bu bir kız öğrencidir). هَذِهِ طَالِبَةٌ (Bu bir öğrencidir). هَذَا طَالِبٌ(Bu ikisi kız çocuğudur) . هَاتَانِ طِفْلَتَانِ (Bu ikisi çocuktur) . هَذَانِ طِفْلاَنِ(Bunlar kadınlardır) . هَؤُلاَءِ نِسَاءٌ (Bunlar adamlardır) . هَؤُلاَءِ رِجَالٌ

Uzak İçin Kullanılan İşâret İsimleri(Şu bir kız öğrencidir). تِلْكَ طَالِبَةٌ (Şu bir öğrencidir). ذَلِكَ طَالِبٌ(Şu ikisi dergidir) . تَانِكَ مَجَلَّتَانِ (Şu ikisi kitaptır) . ذَانِكَ كِتَابَانِ

*Örneklerin hepsinde başta bulunan ism-i işâretler isimcümlesinin ilk ögesi olması bakımından mübteda ve onu izleyen nekreisimler de haberdir. İsm-i işâretler mebnîdir. Yani cümlenin hangi ögesiolurlarsa olsunlar sonları hiç değişmez. İşaret isimlerinin ikilleri tesniyenini‘râbına tabidirler. Merfu‘luk alametleri elif, mansûbluk ve mecrûrlukalametleri de yâ harfidir.

B. İşâret isminin haberinin özel isim olması:

(Bu Halide’dir) . هَذِهِ خَالِدَةُ (Bu Halit’tir) . هَذَا خَالِدٌ(Bu ikisi Hatice’dir) . هَاتَانِ خَدِيجَتَانِ (Bu ikisi Muhammet’tir) . هَذَانِ مُحَمَّدَانِ(Bunlar Zeyneplerdir) . هَؤُلاَءِ زَيْنَبَاتٌ (Bunlar Halitlerdir) . هَؤُلاَءِ خَالِدُونَ


*Örneklerde başta bulunan ism-i işâret isim cümlesinin ilkögesi olması bakımından mübteda ve onu izleyen özel isim de haberdir.Tesniyelerdeki هَذَانِ sözcüğü mübteda merfu‘luk alameti de elif harfidir.Ondan sonra gelen مُحَمَّدَانِ sözcüğü de haberdir, tesniye olduğu için merfu‘lukalameti elif harfidir.


C. İşâret isminin haberinin isim tamlaması olması:


(Bu, Ali’nin arkadaşıdır) . هَذَا صَدِيقُ عَلِيٍّ(Bu ikisi, Ali’nin oğullarıdır) . هَذَانِ ابْنَا عَلِيٍّ(Bunlar, Ali’nin arkadaşlarıdır) . هَؤُلاَءِ زُمَلاَءُ عَلِيٍّ(Bu, kız öğrencinin arkadaşıdır) . هَذِهِ صَدِيقَةُ الطَّالِبَةِ(Bu ikisi, kız öğrencinin arabalarıdır) . هَاتَانِ سَيَّارَتَا الطَّالِبَةِ

*Örneklerde başta bulunan ism-i işâret isim cümlesinin ilkögesi olması bakımından mübteda ve onu izleyen muzaf durumdaki isim dehaberdir. İsim tamlaması konusunda, tesniye isimler başka bir sözcüğe muzafolduklarında sonlarındaki nun harfinin düşmesi gerekir.

*Mübteda işâret ismi, haberi de insanlar dışındaki varlıkların çoğulu olarakgelirse (gayr-i âkil çoğul) mübteda olan işâret ismi müfret müennes gelir. İsimcümlesinde ve sıfat tamlaması konularında, akılsız çoğulların müfredmüennes muamelisi görmesi gerektiği hususu izah edilmişti.Örnek;

(Bunlar kitaplardır) . هَذِهِ كُتُبٌ(Şunlar arabalardır) . تِلْكَ سَيَّارَاتٌ

(Bunlar babamın kitaplarıdır) . هَذِهِ كُتُبُ أَبِي(Şunlar dekanın arabalarıdır) . تِلْكَ سَيَّارَاتُ الْعَمِيدِ  


1. İşâret İsminin Mübteda Dışında Başka Bir Öge Oluşu

 *Kendisinden sonra gelen isimde harf-i tarif olmadığında ism-i işâret cümleninmübteda dışında başka bir ögesi de olabilir. Örneğin: جَاءَ هَذَا مِنْ سُورِيَا (Bu,Suriye’den geldi) cümlesinde işâret ismi fâildir. رَأَيْتُ هَذَا فِي السُّوقِ (Bunu çarşıdagördüm) cümlesinde ise işâret ismi, mef’ûlün bihdir. قُلْتُ لِهَذَا (Buna söyledim)cümlesinde ise mecrûr konumundadır. سَيَّارَةُ هَذَا جمَِيلَةٌ (Bunun arabası güzel)cümlesinde de işâret ismi muzâfun ileyh olduğu için mecrûrdur.


İşaret İsminden Sonra Harf-i Tarifli Bir Kelimenin Bulunması

 *İşaret isminden sonra gelen harf-i tarifli sözcüğe müşârun ileyh (işâret edilen)denir ve i‘râb yönünden ism-i işârete uyar. Sözgelimi, ism-i işâret fâil veyamübteda konumunda ise müşârun ileyh de merfû, ism-i işâret mef’ûlkonumunda ise müşârun ileyh de mansûb, keza ism-i işâret harf-i cerlemecrûr veya muzâfun ileyh konumunda ise müşârun ileyh de mecrûr olur.1. Müşârun İleyhe Sahip İşâret İsminin Mübteda Oluşu

 *Cümle başlarında kullanılan ism-i işâretler isim cümlelerinin mübtedasıolurlar. Bu işâret isimlerini takip eden harfi tarifli isimler de onların müşârunileyhi olurlar ve onlarla aralarında hem i‘râb bakımından hem de cinsiyet vesayı bakımından uyum söz konusudur.

Yakın İçin Kullanılan İşaret İsimlerinin Mübteda Oluşu

 (Bu öğrenci çalışkandır) . هَذَا الطَّالِبُ مُجْتَهِدٌ(Bu iki adam doktordur) . هَذَانِ الرَّجُلاَنِ طَبِيبَانِ(Bu iki otobüs yenidir) . هَاتَانِ الحَْافِلَتَانِ جَدِيدَتَانِ(Bu bayan mühendisler eskidirler) . هَؤُلاَءِ الْمُهَنْدِسَاتُ قَدِيمَاتٌ


*هَذَا الطّالِبُ مُجْتَهِدٌ cümlesinde هَذَا mübtedadır ve onu izleyen harf-i tarifli isimolan müşârun ileyh mübtedaya nicelik, cinsiyet ve i‘râb bakımındanuymuştur. مُجْتَهِدٌ sözcüğü de isim cümlesinin haberidir. Tesniyesi olan هَذَانِالرَّجُلاَنِ طَبِيبَانِ cümlesinde هَذَانِ mübteda olup merfu‘luk alameti tesniye olduğuiçin eliftir. الرَّجُلاَنِ sözcüğü de müşârun ileyh olup mübtedaya uymuştur. طَبِيبَانِsözcüğü de haberdir ve merfu‘luk alameti tesniye olması sebebiyle eliftir.

Uzak İçin Kullanılan İşâret İsimlerinin Mübteda Oluşu

 ( Şu öğrenci çalışkandır) . ذَلِكَ الطَّالِبُ مُجْتَهِدٌ(Şu iki kapı kapalıdır) . ذَانِكَ الْبَابَانِ مُغْلَقَانِ(Şu bayan öğretmenler zengindir) . أُولَئِكَ الْمُدَرِّسَاتُ غَنِيَّاتٌ(Şu bisikletler pahalıdır) . تِلْكَ الدَّرَّاجَاتُ غَالِيَةٌ


*Diğer tesniye örnekleri de aynı şekilde i‘râb yapılmalıdır. تِلْكَ الدَّرَّاجَاتُ غَالِيَةٌcümlesinde ise تِلْكَ isim cümlesinin mübtedasıdır. Müşârun ileyh gayr-i âkilçoğul olduğu için müennes gelmiştir. غَالِيَةٌ sözcüğü de haberdir ve zamme ilemerfu‘dur.

1. Müşârun ileyhe sahip işâret isminin fâil oluşu

 *Fiil cümlelerinde eylemi gerçekleştiren unsur olan fâil, ism-i işâretolabilir. Fâil konumundaki bu işâret isimlerini takip eden harf-i tarifli isimlerde onların müşârun ileyhi olurlar


Yakın İçin Kullanılan İşâret İsimlerinin Fâil Oluşu


(Bu öğrenci geldi) . جَاءَ هَذَا الطَّالِبُ(Bu iki çocuk başarılı oldu) . نَجَحَ هَذَانِ الْوَلَدَانِ(Bu suçlular kaçtılar) . فَرَّ هَؤُلاَءِ الْمُجْرِمُونَ

Uzak İçin Kullanılan İşâret İsimlerinin Fâil Oluşu

(Şu öğrenci başarısız oldu) . فَشِلَ ذَلِكَ الطَّالِبُ(Şu iki masa kırıldı) . اِنْكَسَرَ ذَانِكَ الْمَكْتَبَانِ(Şu doktorlar oruç tuttular) . صَامَ أُولَئِكَ اْلأَطِبَّاءُ


جَاءَ هَذَا الطَّالِبُ cümlesinde جَاءَ fiil ve ondan sonra gelen işâret ismi, fâil veonu izleyen harf-i tarifli isim olan müşârun ileyh fâile nicelik, cinsiyet vei‘râb bakımından uymuştur. Diğer örneklerde de benzer durum sözkonusudur.


1. Müşârun ileyhe sahip işâret isminin mef’ûlün bih oluşu

 *Fiil cümlelerinde fâilin yaptığı işten doğrudan etkilenen isim olanmef’ûlün bih ism-i işâret olabilir. Bu mef’ûlün bih konumundaki işâretisimlerini takip eden harfi tarifli isimler de onların müşârun ileyhi olurlar veonlarla aralarında hem i’râb bakımından hem de cinsiyet ve sayı bakımındanuyum bulunur.


Yakın İçin Kullanılan İşâret İsimlerinin Mef’ûlün bih Oluşu

(Bu öğrenciye yardım ettim) . سَاعَدْتُ هَذَا الطَّالِبَ(Bu iki öğrenciyi laboratuvarda gördüm) . رَأَيْتُ هَذَيْنِ الطَّالِبَيْنِ فِي الْمُخْتَبَرِ

Uzak İçin Kullanılan İşâret İsimlerinin Mef’ûlün bih Oluşu

(Şu öğrenciyi anladım) . فَهِمْتُ ذَلِكَ الطَّالِبَ(Şu iki görevliye teşekkür ettim) . شَكَرْتُ ذَيْنِكَ الْمُوَظَّفَيْنِ

 سَاعَدْتُ هَذَا الطَّالِبَ cümlesinde سَاعَدْتُ fiil ve ona bitişik olan zamir fâilidir.işâret ismi ise mef’ûlün bihdir ve onu izleyen harf-i tarifli isim olan müşârunileyh mef’ûlün bihe nicelik, cinsiyet ve i‘râb bakımından uymuştur. Diğer  örneklerde de benzer durum söz konusudur.

 1. Müşârun ileyhe sahip işâret isminin mecrûr oluşu

 Gerek fiil cümlelerinde gerekse isim cümlelerinde harf-i cerden sonra gelenisimler mecrûr olurlar. Bu harf-i cerlerden sonra gelen işâret isimleri de  mecrûr konumundadırlar.

 Yakın İçin Kullanılan İşaret İsimlerinin Harf-i Cerle Mecrûr Oluşu

 (Bu öğrenciye selam verdim) . سَلَّمْتُ عَلَى هَذَا الطَّالِبِ(Bu iki ödevi yaptım) . َذَيْنِ الْوَاجِبَيْنِ قُمْ


Uzak İçin Kullanılan İşâret İsimlerinin Harf-i Cerle Mecrûr Oluşu

 (O koşuya katıldım) . اِشْتَرَكْتُ فِي ذَلِكَ الجَْرْيِ(Her gün şu iki fakire uğruyorum) . أَمُرُّ بِذَيْنِكَ الْفَقِيرَيْنِ كُلَّ يَوْمٍ(Çocuk şu hasımlardan intikam aldı) . اِنْتَقَمَ الْوَلَدُ مِنْ أُولَئِكَ الخُْصُومِ


سَلَّمْتُ عَلَى هَذَا الطَّالِبِ cümlesinde سَلَّمْتُ fiil ve ona bitişik olan zamir fâildir.عَلَى harf-i cer olup ism-i işâret de mecrûr ve onu izleyen harf-i tarifli isimolan müşârun ileyh mecrûr ism-i işârete nicelik, cinsiyet ve i‘râb bakımındanuymuştur. Diğer örneklerde de benzer durum söz konusudur.

 *Bir ism-i işâretin müşârun ileyhi insanlar dışındaki varlıkların çoğulu ise budurumda işâret ismi kural gereği müfret müennes gelir.

 (Bu kitapların tümünü okudum) . قَرَأْتُ هَذِهِ الْكُتُبَ كُلَّهَا(Şu evler sel felaketinde çöktü) . اِنْهَارَتْ تِلْكَ الْبُيُوتُ فِي كَارِثَةِ الْفَيَضَانِ

 Aşağıdaki örneklerde de görüleceği üzere, bu tür ism-i işâretlerin sonunda yer alan zamirlerin anlama doğrudan bir katkısından söz edilemez. Bu zamirler, konuşmakta olan kimsenin, ‘neyi’ gösterdiğine değil, söz konusu şeyi ‘kime/kaç kişiye’ gösterdiğine zımnî bir atıfta bulunarak, muhatabın tekil-ikil-çoğul oluşuyla ilgili bir fikirverir: ذَلِكَ الْكِتَابُ لِي، ذَلِكُمَا الْكِتَابُ لِي، ذَلِكُمُ الْكِتَابُ لِي، الكِتَابُ لِي، ذَلِكُمَا الْكِتَابُ لِي، ذَلِكُنَّ الْكِتَابُ لِي . (Şu kitap benim). Görüldüğü gibi hepsinin anlamı aynıdır. Buradakifarklılık sadece bu kitabı kime veya kimlere gösterdiğimizdedir. Müennes birvarlığa işâret ettiğimizde de durum aynıdır: تِلْكَ السَّيَّارَةُ لِي، تِلْكُمَا السَّيَّارَةُ لِي، تِلْكُمُالسَّيَّارَةُ لِي، تِلْكِ السَّيَّارَةُ لِي، تِلْكُمَا السَّيَّارَةُ لِي، تِلْكُنَّ السَّيَّارَةُ لِي (Şu araba benim)


*Genel kural olarak ism-i işâretler, kendilerine işâret edilen sözcüklerden öncegelir. Ancak bu kuralın iki istisnası bulunmaktadır:

 (1) İsm-i işâretler özel isme (alem) işâret ettiklerinde,


(2) İsm-i işâretler bir isim tamlamasının muzaf öğesine işâret ettiğinde.

Her iki durumda da, ism-i işâretler ilgili sözcüklerin sıfatı olurlar.أَيُّ عَلِيٍّ أَطْوَلُ مِنَ الْآخَرِ؟ / عَلِيٌّ هَذَا أَطْوَلُ.(Hangi Ali daha uzun boylu? / Bu Ali daha uzun)زَارَنِي مُحَمَّدٌ هَذَا بِمَكْتَبِي فِي الخَْامِسَةِ.(Bu Muhammed beni ofisimde saat beşte ziyaret etti)رَأَيْتُ سَالِمًا هَذَا فِي الْمَكْتَبَةِ بِالْأَمْسِ.(Bu Salim’i dün kütüphanede gördüm)سَيَّارَتُكَ هَذِهِ أَسْرَعُ مِنَ الَّتِي بِعْتَهَا فِي الشَّهْرِ الْمَاضِي.(Senin bu araban, geçen ay sattığın arabadan daha hızlı)عَامِلُكَ هَذَا غَائِبٌ مُنْذُ بِضْعَةِ أَيَّامٍ.(Senin bu işçin birkaç gündür ortalıklarda yok)

 *Eğer bu cümlelerdeki özel isim ve muzaf olan sözcükler ism-i işârettensonra gelecek olsa bu durumda işâret isimleri mübteda ve bu özel isim vemuzâflar haber olurdu. (Bu, Ali’dir) هَذَا عَلِيٌّ ve (Bu, senin arabandır) هَذِهِ سَيَّارَتُكَ cümlelerinde olduğu gibi.

HAZIRLAYAN:MİKDAD
ARAPÇA KELİMELER (7. ÜNİTE)

EŞ ANLAMLI KELİMELER
1.أَجْمَةٌ /  غَابَةٌ (orman)
2.أَسَدٌ / لَيْثٌ (aslan)
3.يَقْدِرُ / يَستَطِيعُ (gücü yetmek)
4.وَحْدَةٌ / اِتِّحَادٌ
5.يَتَوَجَّلُ / يَتَنَزَّهُ (dolaşıyor)
6.مُتَمَاثِلَةٌ / مُتَشَابِهَةٌ (benzer)
7.دُونَكَ / خُذْ (al)
8.مَضَتِ / مَرَّتْ (geçti)
9.جَاءَ / أَتَى (geldi)
10.تَلَفَّتَ / نَظَرَ (baktı)

ZIT ANLAMLI KELİMELER
1.(beyaz) أَبْيَاضُ X أَسْوَدُ (kara)
2.(hatırladı) تَذَكَّرَ X نَسِيَ (unuttu)
3.(al) دُونَكَ X أَعْطِ (ver)
4.(ağır)  شَدِيدٌ X خَفِيفٌ (hafif)
5.(geldi) جَاءَ X ذَهَبَ (gitti)
6.(aynı) مُتَمَاثِلَةٌ X مُخْتَلِفَةٌ (çeşitli)

TEKİL _ ÇOĞUL
1.ثَوْرٌ ج ثِيرَانٌ (öküz)
2.نَفْسٌ ج أَنْفُسٌ
3.صَيَّادٌ ج صَيَّادِينَ (avcı)
4.لَوْنٌ ج أَلْوَانٌ (renk)
5.يَوْمٌ ج أَيَّامٌ (gün)
6.أَجَمَةٌ ج أَجَمَاتٌ (orman)
7.أَسَدٌ ج أُسْدٌ (aslan)
8.أَنَا ج   نَحْنُ (ben)
9.تِلْكَ ج أُولَئِكَ (o, şu)
10.غَابَةٌ ج غَابَاتٌ (orman)
11.شَيْءٌ ج أَشْيَاءٌ (şey)
12.حِيلٌ ج حِيَلٌ
13.خَطَرٌ ج أَخْطَارٌ (tehlike)
14.عِبَارَةٌ ج عِبَارَاتٌ

TERCÜME
1.ذَاتَ يَوْمٍ، عِنْدَمَا كَانَ يَتَجَوَّلُ هَذَا الْأَسَدُ فِي تِلْكَ الْغَابَةِ يَبْحَثُ عَنْ شَيْءٍ يَسُدُّ رَمَقَهُ صَادَفَ هَذَيْنِ الثَّوْرَيْنِ الأَحْمَرَ وَ الْأَسْوَدَ
A. Bir gün ormanda dolaşan bu aslan kızıl ve siyah bu iki öküzle karşılaştı.
B.Bir gün ormanda dolaşan bu aslan açlığını giderecek bir şeyler ararken bu kızıl ve siyah iki öküzle karşılaştı.
C.Bir gün bu aslan, açlığını giderecek bir şey aramak üzere o ormanda dolaşırken bu kızıl ve siyah iki öküzle karşılaştı.
D.Bir gün ormanda yiyecek aramak için dolaşan bu kızıl ve siyah iki öküz bu aslanla karşılaştı.
E.Bir gün bu aslanla karşılaşan bu kızıl ve siyah iki öküz ormanda açlıklarını giderecek bir şey aramak için dolaşıyorlardı.                 (CEVAP C)

2.مَضَتِ الْأَيَّامُ، وَشَعَرَ الْأَسَدَ بِجُوعٍ شَدِيدٍ فجَاءَ إِلَى الثَوْرِ الْأَحْمَرِ وَ قَالَ لَهُ:" إِنَّ لَوْنِي هَذَا مِثْلُ لَوْنِكَ "
A.Günler maziye karıştı ve aslan şiddeti bir açlık hissetti ve kızıl öküze gelip şöyle dedi: ‘Benim bu türüm senin türün gibidir’
B.Günler geçtikten sonra aslan çok acıktı ve kızıl öküze gelip şöyle dedi: ‘Benim rengim senin rengin gibi’
C.Günler geçti ve kızıl öküz şiddetli açlık hissedince aslana geldi ve şöyle dedi: ‘Benim bu rengim senin rengin gibi’
D.Günler geçti,derken aslan şiddetli bir açlık hissetti ve kızıl öküze gelip şöyle dedi: ‘Hiç şuşkun olmasın benim bu rengim aynı senin rengin gibi’
E.Günler geçiyor ve aslan şiddetli açlık hissedince kızıl öküze gelir ve şöyle der: ‘Şüphesiz senin bu rengin benim rengim gibi’         (CEVAP D)
Alıntı: M
altepe İmamet ve Hitabet Araştırma Vakfı  


ARAPÇA 2 BAHAR DÖNEMİ 8. ÜNİTE  ÖZET  VE ALIŞTIRMALAR



8.ÜNİTE TERCÜMESİ 

MAHMUT SADİ'NİN TATİLİ

MAHMUT SADİ'NİNKÜÇÜK BİR KÖYÜ VAR.KÖYDE AHŞAP EVLER VAR.EVLER,N ÖNÜNDEBAHÇELER,BAHÇELERİN İÇİNDE AĞAÇLAR,AĞAÇLARIN ÜZERİNDE KUŞLAR VAR.KÖYÜN ÇEVRESİNDE YEŞİL BİR ORMAN VAR.ONUNLA KÖY ARASINDA OTLAKLAR VETARLALAR VAR.TARLALARIN ARASINDA BİR DERE VAR.DERENİN İÇİNDE,TARLALAR ARASINDA KIVRILAKIVRILA AKAN VE UZUN MESAFELER KAT EDEREK DENİZE DÖKÜLEN TATLI BİR SU VAR.TARLALARDA BUĞDAY,ARPA VE MISIR EKEN ÇİFTÇİLER VAR.

HER İNSANIN GÖNLÜNÜ AVUTTUĞU KENDİNE ÖZGÜ BİR HOBİSİ VAR.MAHMUT SADİNİN KENDİNE ÖZGÜ HOBİSİ VARDIR Kİ ODA ,TATİLİNİ BU KÖYDE GEÇİRMEKTİR.O,RESMİ KURUMLARIN BİRİNDE MEMURDUR.DAİREDE KENDİSİYLE BİRLİKTE ÜÇMEMUR ÇALIŞIYOR.ARALARINDA SEVGİ VE DOSTLUĞA DAYANAN SAĞLAM BİR İTTİFAK VAR.ANCAK ONLAR,TATİL YAPACAKLARI YERİ SEÇME KONUSUNDA ANLAŞAMIYORLAR.BİRİNİN DENİZ KIYILARINA MERAKI VAR.DİĞERİ DAĞLARA ÇIKMAYI TERCİH EDİYOR.HEPSİNİN DİĞERLERİNİN SEÇİMİNE SAYGISI VAR.

MAHMUT SADİ 25 GÜN İZİN ALDI VE ADETİ OLDUĞU ÜZERE KÖYE GİTMEYE KARAR VERDİ.YOLA ÇIKMADAN ÖNCE EŞİNE''TATİLİMİZ SÜRESİNCE İHTİYACIMIZ OLAN ŞETLER NELERDİR?''DİYE SORDU.EŞİ 'TATİLİMİZİN SONUNA KADAR BİZE YETECEK MİKTARDA YİYECEKLER VE İÇECEKLER ALMAMIZ GEREK''DİYE CEVAP VERDİ.EŞİ DE YOLCULUK NE ZAMAN? DİYE SORDU.ONA DEDİKİ İNŞALLAH YARIN.ÇOCUKLAR ANNE VE BABALARINA''KÖYDE GİYECEĞİMİZ AYAKKABILAR NEREDE?DİYE SORDULAR.ANNELERİ ONLARA ''ONLARI VALİZE KOYDUM ''DEDİ.SONRA BABA''HEDİYE VERECEĞİMİZ KİŞİLERİN SAYISI KAÇ? DİYE SORDU. EŞİ''ON KİŞİYE HADİYE VERMEMİZ GEREK''DİYE ONA CEVAP VERDİ.

BÜTÜN AİLE FETLERİ GECE YARISINA KADAR HAZIRLANDI,HAZIRLIKLARI BİTİNCEDE DİNLENMEK İÇİN YATAKLARINA GİTTİLER.ERTESİ GÜN OTOMOBİLLERİNE BİNDİLER VE YOLA ÇIKTILAR..OTOMOBİLDE BEŞ KİŞİ VERDI.BABA DİREKSİYONDA,BABANIN YANINDA EŞİ YANİ EVİN ANNESİ,BABA VE ANNENİN ARKASINDA ÇOCUKLAR.BÜTÜN AİLE KÖYE DOĞRU YOLU SEVİNÇ VE MUTLULUKLA KAT EDİYORLAR.

MAHMUTSADİ'NİN BABASI VE ANNESİ İSEBÜYÜK BİR ÖZLEMLE,UZUN ZAMANDAN BERİ GÖZLERİ YOLDA ÇOCUKLARINI BEKLİYORLAR.ÇÜNKÜ ONLARA GÖRE VUSLAT,SADECE MAHMUT SADİ'NİN TATİLİNDE OLUYOR. MUHABBET,LEZZET VE YAKINLARIN KAVUŞMASI ONLAR İÇİN SADECE TATİLDE OLUYOR.

GÜNLER BÜYÜK BİR HIZLA GEÇTİ,MUTLU GÜNLER SONA ERDİ VE GERİ DÖNÜŞ ZAMANI GELDİ. AİLE FERTLERİ KALPLERİNDE ÜZÜNTÜ,GÖZLERİNDE YAŞLAR VE GÖNÜLLERİNDE YENİ KAVUŞMALARİÇİN UMUTLU KÖYDEN AYRILDILAR.

İŞTE BU,YÜREĞİ KÖYÜNÜN SEVGİSİYLE ÇARPAN MAHMUT SADİ'NİN HİKAYESİ.ONUNAYNIDUYGULARA SAHİP VE KÖYÜNÜ SEVEN BİR AİLESİ VAR.

HABERİN ÖNE  GEÇMESİ 8. Ünite

 Kavramlar

 A. Şibhu’l-Cümle: “Zarf”tan veya “Harf-i cer + Mecrûr isim” ikilisindenoluşan söz veya söz öbeklerine “Şibhu’l-cümle” adı verilir.

 1. Zarf Şibhu’l-Cümle Örneği: “Orada bir adam var” anlamına gelenهُنَاكَ رَجُلٌ) ) cümlesinde, “Orada” manasına gelen هُنَاكَ kelimesi zarf olup tekbaşına Şibhu’l-cümledir.


Zarflar örnekte görüldüğü üzere tek başına kullanılabildiği gibidevamındaki isme muzâf (tamlanan) olarak da kullanılabilir.

 Örnek: “Araba evin önündedir” anlamına gelen ( (السَّيَّارَةُ أَمَامَ الْبَيْتِcümlesinde, “Evin önünde” manasına gelen ( أمَامَ الْبَيْتِ ) söz öbeği “Zarf(muzâf) + Muzâfun İleyh” bileşkesi olarak şibhu’l-cümledir.



2. “Harf-i Cer + Mecrûr İsim” Bileşkesinden Oluşan Şibhu’l-Cümle


Örneği: “Ev bahçenin içindedir” anlamına gelen ( البَيْتُ فِي الحَْدِيقَةِ ) cümlesinde,“Bahçenin içinde” ifadesinin karşılığı olan ( فِي الحَْدِيقَةِ ) söz öbeği “Harf-iCer+Mecrûr İsim” bileşkesi olarak şibhu’l-cümledir.


B. Soru İsmi: ( أَ) ve ( هَلْ ) dışında kalan bütün soru edatlarının ortak adıdır.Söz gelimi “Kitap nerede?” anlamına gelen (؟ أَيْنَ الْكِتَابُ ) cümlesinde “Nerede”anlamına gelen ( أيْنَ ) kelimesi bir soru ismidir.


C. Hasır: “Hasır” sözlükte “Kuşatma, etrafını çevirme, sınırlama,kendine mal etme, özgü kılma” anlamlarına gelir. Eski dilde bugünkü “Özgü”kelimesinin karşılığı kullanılan “Münhasır” sözcüğü bu kökten gelmektedir.


*Terim olarak ise, Arapçada hükmü bir öğeye veya bir öğeyi hükme özgükılmak demektir. Çoğunlukla cümle başına ( إنَّمَا ) ya da olumsuz bir ifadedensonra ( إلاَّ ) veya eşanlamlı bir istisnâ edatı getirilerek elde edilen vurgulu birsöylem biçimidir.
Hasır kavramını izah edebilmek; 

Bir şeyi bir başka şeyle özdeşleştirmek, alanını daraltıp diğer bütünbağlantılarından soyutlayarak sırf ona özgü kılmak demektir.Türkçemizdeki “Ancak, sadece, yalnız” ifadeleri olumlu, “den başkasıdeğildir, den başka yoktur” ifadeleri ise olumsuz hasır üslûbu oluşturmadakullanılır.Arapçaya gelince, geneli itibariyle olumlu hasır üslûbu إِنَّمَا ile, olumsuz hasırüslûbu ise مَا .........إلاَّ kalıbıyla elde edilir.


 : Ben ancak sizin gibi bir insanım.Örnek مَا أنَا إلاَّ بَشَرٌ مِثْلُكُمْ : 2 : Ben sizin gibi Örnek إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ :1bir insandan başkası değilim.

*İsim cümlesinde normal söz dizimi “mübteda +haber” biçimindedir.Ancak kimi durumlarda bu sıralamanın aksine “haber + mübteda”biçiminde bir söz dizimi zorunlu hale gelebilir.İsim cümlesinin iki temel öğesinden haber, dört yerde zorunlu olarakmübtedadan önce gelir. İlk ikisi haberin mübteda ile oluşturduğu özelkombinezonlar dolayısıyla öne geçtiği yerler ve son ikisi de haberinkendisine ait nitelikler dolayısıyla öne geçtiği yerler şeklinde kategorizeedilmesi de mümkün olan bu dört yer şunlardır:


1. Haber Şibhu’l-cümle ve Mübteda da Nekra Olunca: Haber şibhu’lcümle,mübteda da nekra ise haberin öne geçmesi zaruridir. Aksi takdirdehaberin sıfatla karışma riski vardır.


Örnek: “Mescitte bir imam var” anlamına gelen ( (فِي الْمَسْجِدِ إمَامٌcümlesinde, şibhu’l-cümle formatındaki ( فِي الْمَسْجِدِ ) haberi, nekra formattakiإمَامٌ) ) mübtedasıyla bir araya gelerek bir isim cümlesi oluşturmuş, formatlarıgereği yani haber şibhu’l-cümle mübteda da nekra olduğu için isim cümlesineait normal sıralama tersyüz edilerek haber önce mübteda sonra gelmiştir.

2. Haber Şibhu’l-cümle Olup Mübteda da Habere Ait Bir Zamir Bulununca: Haber şibhu’l-cümle olup, mübtedanın içerisinde habere ait birzamir varsa haberin öne geçmesi vacip yani zorunludur.Türkçeye çevirirken de “var, vardır, mevcut, mevcuttur,bulunmaktadır” ifadeleri çeviriye eklenir.

 Örnek: “İnsanın problemleri vardır” anlamına gelen ( (لِلْإِنْسَانِ مَشَاكِلُهُcümlesinde, şibhu’l-cümle formatındaki ( لِلْإِنْسَانِ ) haberi, kendisine ait ( (هُzamirini içeren ( مَشَاكِلُهُ ) mübtedasıyla bir araya gelerek bir isim cümlesioluşturmuş, formatları gereği yani haber şibhu’l-cümle, mübteda da ona aitbir zamir içeriyor olduğu için isim cümlesine ait normal sıralama tersyüzedilerek haber önce mübteda sonra gelmiştir.


3. Haber Soru İsmi oluncaSoru ismi olan haberler, zorunlu olarakmübtedalarından önce gelirler. Çünkü Arapçada soru isimleri başta bulunmaönceliğine (sadaret hakkı) sahiptirler.


Örnekler:a. ؟ مَنِ الْقَادِمُ : Gelen kim?b. ؟ مَا الْإِيمَانُ : İman nedir?c. ؟ أَيْنَ خَالِدٌ : Halit nerede?d. ؟ مَتَى السَّفَرُ : Yolculuk ne zaman?e. ؟ كَمِ السَّاعَةُ : Saat kaç?f. ؟ كَيْفَ حَالُكَ : Halin nasıl?


*Bu örneklerde (...، من، ما، أين ) soru isimleri haber konumundadırlar. Haberolmalarına rağmen soru isimlerinin başta olma zorunluluğundan dolayımübtedadan önce yer almışlardır.

*İsim cümlelerinde yer alan her soru ismi haber değildir; bazen mübteda daolabilir. Burada ayırım noktası soru isminden sonra gelen kısımdır. Eğer soruisminden sonra gelen kelime, câr-mecrûr (harfi cerli isim), zarf ya da fiil isebunlar mübteda olamayacağından soru ismi mübteda bunlar ise haber olur.Eğer soru isminden sonraki kelime mübteda olabilecek bir kelime ise budurumda soru ismi haber olur. (؟ مَنْ جاءَ ) “Kim geldi?” cümlesinde soru ismindensonra gelen kelime ( جاءَ ) fiil olduğundan mübteda olmaya uygun değildir. Busebeple ( مَنْ ) mübteda ( جاءَ ) de haber olur. (؟ من في البَيْتِ ) “Evde kim vardır?”cümlesinde de soru ismi ( من )den sonra gelen ( في البَيْتِ ) câr-mecrûr olmasısebebiyle mübteda olmaya uygun değildir ve haber olur. ( مَنْ ) ise mübtedadır.من هو؟) ) cümlesinde ise ( هو ) mübteda olmaya uygun olduğundan ( من ) soru ismi haber olur.

4. Haber Mübtedaya Hasredilince (Haber Mahsûr Olunca): Hasırişlemine tabi tutularak mübteda ile özdeşleştirilmiş ve sırf ona özgü kılınmışhaber (mahsûr haber), bu özelliği dolayısıyla zorunlu olarak mübtedanınönüne geçer. Aksi takdirde cümle haberin mübtedaya değil, mübtedanınhabere hasredildiği (özgü kılındığı) izlenimi doğurur. Oysa istenen bununtam tersidir.

*Söz gelimi “Yaratan yalnız Allah’tır” anlamına gelen ( (إِنَّمَا خَالِقٌ اللهُcümlesinde, ( خَالِقٌ ) haberi, hasır edatı olan ( إِنَّمَا ) aracılığıyla mübtedasıkonumunda bulunan ( اللهُ ) ismine özgü kılınmakta ve zorunlu olarak onunönüne geçmektedir. Söz konusu cümle ( مَا خَالِقٌ إِلاّ اللهُ ), Türkçe karşılığıyla ifadeedecek olursak “Allah’tan başka yaratan yoktur” cümlesi ile eş anlamlıdır. İkifarklı söyleyiş biçiminde de haber konumundaki “Yaratan” niteliği, mübtedakonumundaki “Allah”a özgü kılınmaktadır.

*Özetle hasır, Türkçedeki vurgu kavramına benzer. Türkçede vurgulanacaköğe yükleme yaklaştırılırken Arapçada vurgulanacak öğe öne alınır. Eğervurgu habere yapılacaksa haberin mübtedanın önüne alınma zorunluluğuvardır.

*İsim cümlesinde öne geçmiş olan habere mukaddem (öne alınmış) haber,mübtedaya ise muahhar (geriye bırakılmış) mübteda adı verilir. Örneğin ( عنديكِتابٌ ) cümlesinde ( عندي ) ifadesi mukaddem haber, ( كِتابٌ ) kelimesi de muahhar mübtedadır.

HAZIRLAYAN:MİKDAD 
ARAPÇA KELİMELER (8. ÜNİTE)

EŞ ANLAMLI KELİMELER
1.قَرْيَةٌ / رِيفٌ (köy)
2.بُيُوتٌ / مَنَازِلٌ (evler)
3.حَدَائِقٌ / جَنَّاتٌ (bahçeler)
4.يَنْصَبُّ / يَنْحَدِرُ (döküldü)
5.قَمْحَ / بُرُّ (buğday)
6.وَثِيقٌ / مَتِينٌ (sağlam)
7.حَصَلَ / أَخَذَ (almak)
8.عَزَمَ / قَرَّرَ (karar verdi)
9.أَشْيَاءُ / بَضَائِعُ (eşyalar)
10.هَدَايَا / عَطَايَا (hediye)

ZIT ANLAMLI KELİMELER
1.(seviyor) تُحِبُّ X تَكْرَهُ (nefret ediyor)
2.(umut) رَاجَاءٌ X يَأْسٌ (umutsuz)
3.(sona erdi) فَانْتَهَتِ X بَدَأَتْ (başladı)
4.(vuslat) صِلَةٌ X هَجْرٌ (ayrılık)
5.(mutlu) سَعَادَةٍ X شَقَاوَةٍ (mutsuz)
6.(dinlenme) اِسْتِرَاحَةِ Xتَعَبُ (yorgunluk)
7.(gidiş) ذَهَابُ X إِيَابُ (dönüş)
8.(kıvrıla kıvrıla) مُنْحَنِيًا X مُسْتَقِيمًا (dosdoğru)
9.(ekiyor) يَزْرَعُونَ X يَحْصُدُونَ (biçiyor)
10.يُسَلِّي X يُؤْذِي

TEKİL _ ÇOĞUL
1.مَرْجٌ ج مُرُوجٌ (çayır, çimen)
2.حَقْلٌ ج حُقُولٌ (tarla)
3.دَائِرَةٌ ج دَوَائِرٌ
4.شَاطِئ ج شَوَاطِئ (sahil, kıyı)
5.جَبَلٌ ج جِبَالٌ (dağ)
6.شَيْئٌ ج أَشْيَاءُ (şey)
7.طَعَامٌ ج أَطْعِمَةٌ (yemek)
8.شَرَبٌ ج أَشْرِبَةٌ
9.حِذَاءٌ ج أَحْذِيَةٌ (ayakkabı)
10.شَحْسٌ ج أَشْخَاسٌ (şahıs)
11.هَدِيَةٌ ج هَدَايَا (hediye)
12.فَرْدٌ ج أَفْرَدٌ (fert)
13.فِرَاشٌ ج فُرُشٌ
14.جَدْوَلٌ ج جَدَاوِلٌ (dere, kanal)
15.مَاءٌ ج مِيَاءٌ (su)
16.بَحْرٌ ج بِحَارٌ
17.نَفْسٌ ج أَنْفُسٌ
18.مَكَانٌ ج أَمَاكِنٌ (mekan)
19.حَقِيبَةٌ ج حَقَائِبٌ (çanta)
20.عَدَدٌ ج أَعْدَادٌ (adet)
21.طَرِيقٌ ج طُرُقٌ (yol)
22.مِقْوَدٌ ج مَقَاوِدٌ
23.مَوْعِدٌ ج مَوَاعِدٌ (zaman)


TERCÜME
1.وَ فِي الْجَدْوَلِ مَاءٌ عَذْبٌ يَجْرِ مُلْتَوِيًا مِنْ بَيْنِ الْحُقُولِ وَ يَنْصَبُّ إِلى الْبَحْرِ قَاطِعًا مَسَافَاتٍ طَوِيلَةً
A.Derenin içinde tarlalar arasından kıvrıla kıvrılan akan ve uzun mesafeler kat ederek denize dökülen tatlı bir su var.
B.Derenin içinde meralar arasından kıvrıla kıvrılan akan ve uzun mesafeler kat ederek denize dökülen tatlı bir su var.
C.Derenin içerisinde tarlalar arasından şırıl şırıl akan ve uzun mesafeler kat ederek denize dökülen tatlı bir su var.
D.Dere tabanında tarlalar arasından kıvrıla kıvrılan akan ve uzun mesafeler kat ederek denize dökülen tatlı bir su var.
E.Derenin içinde çimenler arasından kıvrıla kıvrılan akan ve uzun mesafeler kat ederek denize dökülen tatlı bir su var.            (CEVAP A)

2.لِكُلِّ إِنْسَانٍ هِوَايَتُهُ الخَاصَّةُ بِهِ يُسَلِّي بِهَا نَفْسَهُ
A.Her insanın kendini avuttuğu bir hobisi vardır.
B.Her insanın gönlünü avuttuğu kendine özgü bir hobisi vardır.
C.Her insanın kendince teselli bulduğu bir hobisi mevcuttur.
D.Her insanın kendini teselli ettiği bir hobisi vardır.
E.Her insanın kendisiyle gönlünü avuttuğu bir hobisi vardır.   (CEVAP B)

3.فَغَادَرَ أَفْرَدُ الْأُسْرَةِ الْقَرْيَةَ وَ فِي قُلُوبِهِمْ حُزْنٌ، وَ فِي أَعْيُنِهِم دُمُوعٌ، وَ فِي أَفْئِدَتِهِم رَجَاءُ لِصِلاَتٍ آتِيَةٍ
A.Aile fertleri kalplerinde hüzün, gözlerinde yaşlar ve gönüllerinde yeni kavuşmalar için umut köye veda etti.
B.Aile fertleri kalplerinde hüzün, gözlerinde yaşlar ve gönüllerde yeniden kavuşma umudu köyden ayrıldı.
C.Aile fertleri kalplerinde hüzün, gözlerde yaşlar ve gönüllerde yeniden kavuşma umudu köyden ayrıldı.
D.Aile fertleri kalplerinde hüzün, gözlerinde yaşlar ve gönüllerinde yeni kavuşmalar için umut köyden ayrıldı.
E.Aile fertleri kalplerde hüzün, gözlerde yaşlar ve gönüllerde yeniden kavuşma umudu köye veda etti.           (CEVAP D)

4.وَهَا هِيَ قِصَّةُ مَحْمُودٍ سَعْدِيٍّ الَّذِي يَغْلِي صَدْرُهُ بِمَحَبَّةِ قَرْيَتِهِ. وَلَهُ عَائِلَةٌ تَمْلِكُ نَفْسَ الشُّعُورِ، وَتُحِبُّ قَرْيَتَهُ حُبًّا شَدِيدًا
A.İşte bu yüreği köyüne sevgiyle yanan Mahmut Sadi’nin yaşam öyküsü. Onun aynı hislere sahip ve köyünü çok seven bir ailesi var.
B.İşte bu köyünün sevgisi gönlünde taht kurmuş Mahmut Sadi’nin hikayesi. Onun aynı hislere sahip ve köyünü ölesiye seven bir ailesi var.
C.İşte bu yüreği köyünün sevgisiyle kor gibi yanan Mahmut Sadi’nin hikayesi. Onun aynı hislere sahip ve köyünü ölesiye seven bir ailesi var.
D.İşte bu içi köyünün sevgisiyle yanan Mahmut Sadi’nin hikayesi. Onun aynı hislere sahip ve köyünü ölesiye seven bir ailesi var.
E.İşte bu yüreği köyünün sevgisiyle yanan Mahmut Sadi’nin hikayesi.Onun aynı hislere sahip ve köyünü çok seven bir ailesi var.       (CEVAP E)
Alıntı: M
altepe İmamet ve Hitabet Araştırma Vakfı  


ARAPÇA 2 BAHAR DÖNEMİ 9. ÜNİTE  ÖZET  VE ALIŞTIRMALAR


9. ÜNİTE TERCÜMESİ 

VAKİT SANKİ ALTINDIR


VAKİT,YAŞAMIN BİR PARÇASI HATTA ÖMRE EŞİTTİR.ANCAK ÖMÜR SINIRLIDIR,HERHANGİ BİR ŞEKİLDE ARTTIRILMAZ.O İKİ TARAFI KESKİN SİLAH GİBİDİR.

ZAMANI DÜZENLEMEK İNSAN HAYATINDA ÖNEMLİDİR. BELKİ DE O MUTLULUĞUNA BİR VESİLEDİR.BU DA ÇALIŞMAK,İBADET ETMEK,YEMEK,HOBİLER VE DİNLENMEK İÇİN VAKİT OLUŞTURARAK OLUR.EĞER İNSAN BUNU YAPMAZSA YORGUNLUK İÇİNDE YAŞAR VE YAŞAMIN BİR FAYDASI OLMAZ.İŞİN ORGANİZE EDİLMESİ,BAŞARININ EN ÖNEMLİ YÖNTEMİDİR.YEMEK ZAMANLARININ DÜZENLENMESİ DAHA İYİ BİR SAĞLIĞA NEDEN OLUR.BOŞ ZAMANLARI DÜZENLEMEK DAHA MUTLU VE GÜZEL BİR HAYATA GÖTÜRÜR.NAMAZI VAKTİNDE KILMAK,İNSANI İMAN VE HUŞU İLE DOLDURUR.

HAYATIN TAMAMI İŞ DEĞİLDİR.İNSANIN ZAMAN ZAMAN KENDİNİ EĞLENDİRMEYE DE İHTİYACIVARDIR.ÇÜNKÜ İNSAN İŞTEN USANIR VE İŞİN ÇOKLUĞUNDAN KENDİSİNE BIKKINLIK GELİR.BU NEDENLE İNSANLAR KENDİLERİNİ DİNLENDİRMEK İÇİN BİR TAKIM AKTİVİTELER YAPARLAR.İNSANLAR İŞİN VEYA EĞİTİMİN SIKINTISINDAN SONRA DİNLENMEK İSTERLER.DİNLENMEK AKLA VE BEDENE FAYDALIDIR.BAZI İNSANLAR SPOR YAPMAK,OKUMAK GEZMEK VE YARARLI PROGRAMLAR SEYRETMEK GİBİ DEĞİŞİK YOLLARLA BOŞ VAKİTLERİNDEN YARARLANIRLAR.

DİNLENMEKTEN MAKSAT ZAMAN ÖLDÜRMEK DEĞİLDİR.ASIL AMAÇ ZAMANI FAYDALI İŞLERLE GEÇİRMEKTİR.BELKİ DE İNSANIN KENDİNE ŞU SORUYU SORMASI GEREKİR:BOŞ ZAMANINDA NE YAPTIN?SAĞLIK İLİM,KÜLTÜR KAZANDIN MI?BOŞ ZAMANIN AKLININ KARARINA BOYUN EĞDİ Mİ?HEPİMİZ İŞTE BİR AMAÇ İÇİN ÇALIŞIRIZ.BOŞ ZAMANIDA AYNI ŞEKİL BİRAMAÇ İÇİNHARCAMAMIZ GEREKİR.EĞER AMAÇVAKİT ÖLDÜRMEK OLURSA O GEÇERLİ BİR AMAÇ DEĞİLDİR.ÇÜNKÜ VAKİT HAYATTIR,VAKTİ ÖLDÜRMEK HAYATI ÖLDÜRMEKTİR.

BOŞ VAKİT GEÇİRMEK ÇOCUKLAR VE GENÇLERDE ÖNEMLİ SORUNLARDAN BİRİ OLARAK KABUL EDİLİR.ÇOĞUNLUKLA ÇOCUKLARDA VE GENÇLERDE BOŞ VAKİT TEMBELLİĞE,CAN SIKINTISINA VE UYUŞUKLUĞA NEDEN OLUR.BAZI İNSANLAR UZUNCA VAKİTLERİNİSANKİ ZAMAN DÜŞMANLARINDAN BİRİYMİŞ GİBİ TELEVİZYON ÖNÜNDE VEYA KAHVEHANELERDE GEÇİRİRLER.


İNNE ve BENZERLERİ  
9.ÜNİTE

*“İnne ve ehavâtuhâ: İnne ve benzerleri” “amil” olan harflerdendir. Kendibaşlarına anlamları olmamakla birlikte isim cümlesinin başına gelirler,mübtedayı kendilerine isim olarak alır nasb eder, haberi de haberleri olarakalır ref‘ ederler. İsim cümlesine her biri ayrı bir anlam kazandırır.


*“İnne ve benzerleri” Arapçada “el-hurûfu’l-müşebbehe bi’l-fiil: fiilebenzeyen harfler” adıyla da anılmaktadır. Çünkü bunlar fiil gibi üç ve dahafazla harflidirler ve fetha üzerine mebnîdirler. Anlam yönünden cümle içindefiile benzer anlamlar taşırlar. Pekiştirme, kesinlik, mastara dönüştürme,benzetme, düzeltme-doğrultma, olması mümkün olan şeyi veya olmasımümkün olmayan şeyi isteme gibi anlamları ifade ederler. Bu harflere, isimcümlesinin başına gelerek mübtedayı kendilerine isim alarak nasb etmeleri,haberi de haber olarak almaları ve merfu‘ yapmaları sebebiyle “nevâsih:hükmü kaldıranlar/değiştirenler” de denir.


“İNNE ve BENZERLER'NİN TANIMI ve  GÖREVLERİ


*Arapçada isim cümlesinin başına gelerek onun yapısını ve anlamınıdeğiştiren “kâne ve ehevâtuhâ” gibi nâkıs fiiller ve bir takım harfler vardır.“İnne ve ehevâtuhâ/İnne ve benzerleri” adı verilen harfler isim cümlesininbaşına gelerek yapısını değiştiren harflerdendir. “İnne ve ehêvâtuha”, “elhurûfu’l-müşebbehe bi’l-fiil”, “el-hurûfu’n-nevâsih” adı verilen bu harflerşunlardır:(إنَّ ، أنَّ ، كَأَنَّ ، لكِنَّ ، لَيْتَ ، لَعَلَّ)


*Bu harfler isim cümlesinin başına gelerek mübtedayı kendilerine isimolarak alır nasb eder, haberi de haberleri olarak alır ref‘ ederler. ( (العِلْمُ نُورٌ“İlim ışıktır” anlamındaki bu isim cümlesi mübteda olan ( العلمُ ) kelimesi ilehaber olan ( نُورٌ ) kelimelerinden oluşmaktadır. Bu cümlenin başına buharflerden ( إنّ )yi getirdiğimiz zaman cümle şu şekle dönüşmektedir: ( إنّ العِلْمَنُورٌ ) “Muhakkak ilim nurdur”. Bu durumda ( العلمُ ) kelimesi ( إنّ ) nin ismi olarakmansûb olmakta, ( نُورٌ ) kelimesi de haberi olarak merfû‘ olmaktadır.


ÖRNEK;1. اللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ إنّ اللهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ.2. الخَبَرُ صَحيحٌ ليتَ الخَبَرَ صَحيحٌ


İNNE  ve BENZERLERİ'NİN CÜMLEYE KAZANDIRDIKLARI  ANLAMLAR


إِنَّ) ): Te’kit ve pekiştirme (tahkîk ve te’kîd) edatıdır. İsim cümlesininanlamını tekit eder ve pekiştirir. Cümlenin anlamına “muhakkak, kesinlikle,şüphesiz, gerçekten, elbette” gibi anlamlar katar. Genellikle bu harfmuhatabın o konuda şüphe içinde olması, kafasının karışık olmasıdurumunda veya olayın önemini vurgulamak için kullanılır. Bu harf ilecümleye doğrudan başlanılır. Meselâ, ( الجَمَلُ صَبُورٌ ) “Deve sabırlıdır”anlamındaki isim cümlesinin başına ( إنَّ ) harfini getirdiğimiz zaman cümle ( إنّالجَمَلَ صَبُورٌ ) “Kesinlikle deve sabırlıdır” şekline dönüşmektedir. Mübtedayıkendisine isim olarak alıp nasb etmekte, haberi de haber olarak alıp ref‘etmektedir.ÖRNEK;Muhammet elbette öğrencidir. . 1. مُحَمَّدٌ طالِبٌ. إنّ مُحَمداً طالِبٌ



أَنَّ): Bu harf de ( إِنَّ ) gibi te’kit ve pekiştirme harfıdir. Ancak bu harf ( (إِنَّharfinden farklı olarak başına geldiği isim cümlesinin anlamını mastaraçevirir, onu anlam yönünden cümle olmaktan çıkarır. Bu sebeple bu harf biranlam ifade eden cümlenin başında bulunmaz, ismi ve haberiyle birliktebaşka bir cümlenin unsuru haline dönüşür. ( أَنَّ ) isim cümlesinin anlamınıbaşka cümleye bağlarken “-dığı, dığını, -eceği” gibi bağlaç görevi görür. ( (أَنَّnin isim ve haberinden oluşan cümleye “masdar-ı müevvel, te’villi mastar”denir. Bu yapı Arap dilinde cümlelerin anlamına derinlik ve genişlikkazandıran, kullanımı çok yaygın olan bir yapıdır. Meselâ, ( (علِيٌّ ذاهِبٌ إلى السُّوقِ“Ali çarşıya gidiyor” cümlesinin başına ( أَنَّ ) yi getirdiğimiz zaman bu cümleأنّ علِيّاً ذاهِبٌ إلى السّوقِ) ) “Ali’nin çarşıya gitmesi” şeklinde mastara dönüşür vetek başına bir anlam ifade etmez. Başka bir ana cümleye bağlamamız gerekirve şöyle deriz:, ( رأيتُ أنّ عليّاً ذاهِبٌ إلى السُّوقِ ) “Ali’nin çarşıya gittiğini gördüm.”


ÖRNEK;Yazın sıcaklık şiddetlidir. . 1. الحَرُّ شَدِيدٌ في الصَّيفِYazın sıcağın şiddetli olduğunu hissettim. . شَعَرتُ أنّ الحَرَّ شَدِيدٌ في الصّيفِ


كَأَنَّ): Teşbih (benzetme) edatıdır, cümleye “güya, sanki, -mış gibi”anlamlar kazandırırır. İsmini haberine benzetme görevi görür. Meselâ ( الجُنْدِيُّأسَدٌ ) “Asker aslandır” anlamındaki bu cümlenin başına ( كَأَنَّ ) edatınıgetirdiğimiz zaman cümle ( كَأَنّ الجُنْدِيَّ أسَدٌ ) “Asker sanki aslandır” anlamınabürünmektedir.


ÖRNEK;Kitap sanki arkadaştır. . 1. الكِتابُ رَفِيقٌ.  * كأَنَّ الكِتابَ رَفِيقٌAy sanki kandildir. . 2. القَمَرُ مِصْبَاحٌ. *  كأَنَّ القَمرَ مِصْبَاحٌ


لكِنَّ):Bu harf istidrak (hatayı düzeltmek, telafi etmek) içindir, “lakin,ancak, fakat” anlamlarını ifade eder. Birbirine ters olan iki hüküm arasındayer alır, önceki cümlenin ifade ettiği anlamın yanlış anlaşılmasını önlemekiçin o hükmü düzeltir. Bu sebepten dolayı doğrudan cümleye bu harf ilebaşlanılmaz. Meselâ, (. حَضَرَ الطلابُ. سَلِيمٌ غائِبٌ ) “Öğrenciler geldi. Selimyoktur.” cümlelerini ( لكنّ ) ile birleştirdiğimiz zaman şu şekledönüşmektedirler: (. حضَرَ الطلابُ لَكِنَّ سَلِيماً غائِبٌ ) “Öğrenciler geldiler ancakSelim yok.” Birinci cümlede anlatılan durum ikinci cümle ile düzeltilmiştir.


ÖRNEK;1. الجَوُّ مُمْطِرٌ.الشمسُ مُشْرِقَةٌ.          * الجوُّ مُمْطِرٌ لكنّ الشمسَ مُشْرِقَةٌ.


Hava yağışlıdır, ancak güneş ışık saçıyor.


لَيْتَ):Temenni içindir, “keşke” anlamını içerir. Bu harf olması mümkünolmayan veya olması çok zor olan şeyleri temenni etmek için kullanılır.Meselâ ihtiyar biri gençliğinin geri gelmesini dilediğinde şöyle der: ( لَيْتَالشَّبَابَ يَعُودُ يَوْماً ) “Keşke bir gün gençlik geri dönse.”


ÖRNEK;Keşke meyve olgun olsa. . 1. الفاكِهَةُ ناضِجَةٌ.  *  ليتَ الفاكِهَةَ ناضِجَةٌ


لَعَلَّ): Terecci (ümit etme) veya işfak (acıma, şefkat gösterme) içinkullanılır. Sevilen işlerin yapılmasını istemeyi, çirkin, zor işlere bulaşmaktansakındırmayı ifade eder. Meselâ, ( المرَِيض نائِمٌ ) “Hasta uyuyor” cümlesininbaşına bu harfi getirirsek( لَعَلّ المرَِيضَ نائِمٌ ) “Keşke hasta uyusa” şekline dönüşür.


ÖRNEK;Umulur ki ev caddeye yakındır. 1. المنَْزِلُ قَرِيبٌ مِنْ الشارعِ.   * لَعَلّ المنَْزِلَ قَرِيبٌ مِنْ الشارعِ


*“İnne ve benzerleri” diğer harfler gibi mebnî’dirler; sonları asla değişmez.Ayrıca başına geldiği isim cümlesine müzekkerlik-müenneslik, müfred, tesniyeve cemî olma yönünden uymaz, sürekli aynı yapıda gelirler. İsim vehaberlerine uyum göstermezler. Ancak başına geldikleri isim cümlelerinin,inne ve benzerlerinin ismi ve haberine dönüşen mübteda ve haberi arasındakiuyum bu dönüşümden sonra da devam eder.


“İNNE ve BENZERLERİ'NİN  İSİM  ve HABERLERİNİN  İRABI


1. “İnne ve Benzerleri”nin ismi ve haberi, müfred müzekker, müfredmüennes veya cem-i teksir olursa ismi fetha ile mansûb olur, haberi zammeile merfû olur. ( الحارسُ مُتَيَقِّظٌ ) “Bekçi uyanıktır” cümlesinin başına ( أنّ ) harfinigetirdiğimiz zaman cümle, ( أنّ ) cümle başında yer alamayacağından dolayıeklediğimiz ( رَأَيْتُ ) fiiliyle beraber ( رَأَيْتُ أنَّ الحارِسَ مُتَيَقِّظٌ ) “Bekçinin uyanıkolduğunu gördüm” şekline dönüşür. Bu durumda ( الحارِسَ ) kelimesi ( أنّ ) ninismi olarak fetha ile mansûb olmuş, ( مُتَيَقِّظٌ ) kelimesi de haberi olarak zammeile merfû olmuş olur. Müfred müennes ve cem-i teksir kelimelerden oluşan şuörnekleri inceleyiniz.


ÖRNEK; Kesinlikle bayan öğretmen faaldir. . المعَُلِّمَةُ نَشِيطةٌ.    *  إنّ المعَُلِّمَةَ نَشِيطةٌ  


2. “İnne ve benzerlerinin ismi ve haberi tesniye müzekker veya tesniyemüennes olursa ismi “ya” ( يْ ) ile mansûb, haberi elif ( ا) ile merfû olur. Meselâالتِّلْمِيذَتانِ واقِفَتانِ أمامَ غُرْفَةِ الأستاذِ) ) “İki kız öğrenci hocanın odası önündeduruyorlar” isim cümlesinin başına ( لَعَلَّ ) yi getirdiğimiz zaman cümle( لعَلّالتلمِيذَتَيْنِ واقِفَتَانِ أمام غُرْفَةِ الأستاذِ ) “Belki de iki kız öğrenci hocanın kapısı önündeduruyorlar” şekline dönüşür. Bu durumda ( التِلمِيذَتَيْنِ ) kelimesi ( لعَلّ ) nin ismiolarak “ya” ( يْ ) ile mansûb, ( واقِفَتَانِ ) ise haberi olarak elif ( ا) ile merfûdur.


ÖRNEK;العاملانِ واقِفانِ أمام المصَْنَعِ.   *  رأيْتُ أَنّ العامِلَيْنِ واقِفانِ أمامَ المَصْنَعِ.İki işçinin fabrikanın önünde durduğunu gördüm.


3. “İnne ve benzerleri”nin ismi ve haberi cem-i müzekker sâlim olursa,isimleri “ya” ( ِي ) ile mansûb, haberi vav ( و) ile merfû olur. ( المدَُرِّسون ماهِرُون فيمِهْنَتِهم ) “Hocalar işlerinde yeteneklidir” cümlesinin başına ( إنّ ) harfinigetirerek tekrar yazdığımız zaman cümle şu şekle dönüşmektedir: ( إنَّ الْمُدَرّسِينَماهرونَ فِي مِهْنَتِهِم ) “Muhakkak hocalar işlerinde yeteneklidir.” Bu cümledeالمدَُرِّسِين) ) kelimesi ( إنّ ) nin ismi olarak sakin “ya” ( ِي ) harfi ile mansûb, ( (ماهِرُونَkelimesi de haberi olarak vav ( و) harfi ile merfû olmuştur.


ÖRNEK;الموَُظَّفُون واقِفُون أمامَ الموَْقِفِ.   *  أظُنُّ أنّ الموَُظَّفِين واقِفُون أمامَ الموَْقِفِ.Memurların durağın önünde durduklarını zannediyorum


4. “İnne ve benzerleri”nin ismi ve haberi cem-i müennes sâlimkelimelerden oluşursa ismi kesra ile mansûb olur, haberi de zamme ile merfû‘olur. ( الصَّحَفِياتُ مُنْتَظِراتٌ عِندَ البابِ ) “Bayan gazeteciler kapıda bekliyorlar”cümlesinin başına ( لَعَلَّ ) harfini getirdiğimiz zaman cümle ( لَعَلّ الصّحَفِيّاتِ مُنْتَظِراتٌأمامَ البابِ ) şekline dönüşmektedir. ( الصحَفِيّاتِ ) kelimesi ( لَعَلَّ ) nin ismi olarakkesra ile mansûb, ( مُنْتَظِرَاتٌ ) kelimesi haberi olarak zamme ile merfû‘dur.


ÖRNEK;Umulur ki kızlar gayretlidirler. . الفَتَياتُ مُجِدّاتٌ.  * لَعَلَّ الفَتَياتِ مُجِدّاتٌ  


5. İsim cümlesinde mübteda merfû‘ munfasıl zamiri olursa, böyle bir isimcümlesinin başına “inne ve benzerlerinden biri geldiği zaman, zamirdenoluşan mübteda “mansûb muttasıl zamiri” olarak “inne ve benzerleri”nebitişir. ( إنّ ) harfine merfû‘ munfasıl zamirinin bitişmesi şu şekilde gerçekleşir.ما هُنَّ-إنّهُنَّ ا هما-إّ مُ هِي-إّ ما هُمْ-إَّ هُوَ-إنّهُ هما-إَّأنتَ-إنّكَ أنْتُما-إنّكما أنْتُمْ-إنّكُمْ أنتِ-إنّكِ أنتُما-إنّكُما أنْتُنّ-إنّكُنَّ أنا-إنّني نَحْنُ-إنّنا.Mütekellim zamiri (birinci tekil şahıs zamiri) “inne ve benzerleri”nebitiştiği zaman aralarına kaynaştırma harfi olarak nûn-u vikâye girer.أنا-لكِنَّنِي أنا-لَعَلَّنِي أنا-لَيْتَنِيهِيَ كاتِبَةٌ)  isim cümlesinin başına ( أنّ ) harfini getirdiğimiz zaman cümle ( أظُنُّا كاتِبَةٌ أَّ ) “Onun yazar olduğunu zannediyorum” şekline dönüşür. ( أنَّ ) ye bitişenismi konumundaki ( ها ) zamiri, zamir olduğu için mahallen mansûbdur. ( (كاتِبَةٌkelimesi haberi olarak zamme ile merfû‘dur.


“İNNE  ve BENZERLERİ  İSİMLERİNİN HABERLERİNDEN ÖNCE GELMESİ


“İnne ve benzerleri”nin ismi kendilerinden önce gelemez (tekaddümedemez). Ancak inne ve benzerlerinin haberi isimlerinden önce gelebilir.1. “İnne ve benzerleri”nin haberi câr-mecrûr veya zarf olur, ismi demarife olursa, haberinin isminden önce gelmesi caizdir (isminden sonragelmesi de mümkündür). Meselâ ( إنّ في التّأنيِّ السّلاَمَةَ ) cümlesinin haberikonumundaki ( في التّأنِي ) ismi olan ( السّلامةَ ) den önce gelmiştir. Bu cümleyi şuşekilde söylemek de caizdir: ( .(إنّ السلامَةَ في التّأنيِّ


2. a. “İnne ve benzerleri”nin haberi câr-mecrûr veya zarf olur ismi denekre olursa haberinin isminden önce gelmesi vaciptir. ( (إنّ فَوْقَ الشجَرَةِ عُصْفُوراًörneğinde ( إنّ )nin ismi olan ( عُصْفُوراً ) kelimesi nekre olduğu, haberi ( (فوقَ الشجَرَةِde zarf olduğu için haberinden sonra gelmiştir. ( إنّ في البيتِ رَجُلاً ) örneği debunun gibidir.


b. “İnne ve benzerlerinin isminde haberine dönen bir zamir bulunur saisminin haberinden sonra gelmesi vaciptir. ( ا إنّ في المحَْكَمَةِ قُضاَ ) “Elbettemahkemede hâkimleri vardır” cümlesinde ( ا قُضاَ ) kelimesi ( إنّ ) nin ismidir,haberi ( في المحَْكَمَةِ ) kelimesine dönen ( ها ) zamirini taşıdığı için ismininhaberinden sonra gelmesi vaciptir. ( (لَعَلّ حَولَ المدَْرَسَةِ حارِسَها)، (إنّ في البَيْتِ صاحِبَهُörneklerinde de ( إنّ )nin isminde haberine dönen zamir olduğu için haberindensonra gelmiştir.


انّ)nin HEMZESİNİN  KESRA  ve FETHA OKUNDUĞU  YERLER


انّ)nin hemzesi şu durumlarda kesra okunur:


انّ) . 1 ) tek başına anlam ifade eden bir cümlenin (sözün) başında yer aldığı zaman. ( إنّ الكِتابَ مُفِيدٌ)، (إنّ العَدلَ أساسُ الملُْكِ)، (إنّ الحَياءَ مِنْ الإيمانِ ) örneklerindeolduğu gibi.


قول) . 2 ) kelimesi ve bundan türemiş olan fiil ve isimlerden sonra gelirse.قُلْ إنّ الحَقّ واضِحٌ) ) “De ki, hak açıktır” cümlesinde ( انّ ) harfi ( قُلْ ) emir fiilindensonra gelmiştir.


.3. Sıla cümlesinin başında yer alırsa. ( (جاء الذي إنّهُ يحْمِلُ الأخبارَ السارّةِ“Sevindirici haberler getiren kişi geldi” cümlesinde ( انّ ) harfi ( الذي ) ism-imevsûlünün sılası olan ( يَحمِلُ الأخبارَ السارّة ) cümlesinin başında yer aldığı içinkesra okunmuştur


4. Kasemin (yemin) cevap cümlesinin başında yer alırsa. ( (واللهِ إنّ الإيمانَ قُوَّةٌ“Vallahi iman güçtür” cümlesinde ( انّ ) harfi yeminden sonra yeminin cevabıolan ( الإيمانُ قُوّةٌ ) cümlesinin başında yer aldığı için hemzesi kesraokunmuştur.( واللهِ إنّ مَحْمُوداً يَجْلِسُ مَعَ المدُِير الآن ) “Vallahi Mahmut şimdi müdürlebirlikte oturuyor” cümlesi de bu örnek gibidir.


انّ) . 5 ) harfi hal cümlesinin başında yer alırsa. ( أدرَكْتُهُ وإنّهُ يَرْكَبُ الطائرَةَ ) “Onauçağa binerken yetiştim” cümlesinde ( وهو يَرْكَبُ الطائرةَ ) cümlesi hal cümlesidir,bunun başına ( انّ ) harfi geldiği için kesra okunmuştur. ( رَأيْتُ الطلابَ وإنَّهُم يُناقِشونهذا الأمرَ ) “Öğrencileri bu konuyu tartışırlarken gördüm” cümlesi de birinciörnek gibidir.


انّ) . 6 ) harfi ( حَيْثُ ، ألا الاسْتِفْتاحِية ، إذ ) kelimelerinden sonra gelirse. (لا تَجْلِسحَيْثُ إنّ الهوَاءَ بارِدٌ ) “Havanın soğuk olduğu yere oturma” cümlesinde ( انّ ) harfiحَيثُ) ) zarfından sonra gelmiştir. ( ألا إنّ الإسلامَ لَنُورٌ ) “İyi bilin ki İslâm ışıktır”cümlesinde ( انّ ) harfi cümle başında tenbih ve konuya dikkat çekmek içinkullanılan ( ألا ) harfinden sonra gelmiştir. ( تُبْ إذ إنّ اللهَ رَحِيمٌ ) “Tövbe et, ziraAllah çok merhametlidir” cümlesinde ( إذْ ) edatından sonra gelmiştir.


انّ) . 7 ) harfi sıfat cümlesinin başına gelirse. ( زُرْتُ رَجُلاً إنّهُ فاضِلٌ ) cümlesindeانّ) ) harfi sıfat cümlesi olan ( هو فاضِلٌ ) cümlesinin başına gelmiştir. ( اشْتَرَيْتُ كِتاباًإنّ نَفْعَهُ عَظِيمٌ ) “Kesinlikle yararı büyük olan bir kitap satın aldım” cümlesi debirinci örnek gibidir


انّ) ) nin HEMZESİ  ŞU DURUMLARDA FETHA OKUNUR;


انّ) . 1 ) harfi fâil konumunda olan cümlenin başında bulunursa. ( (يَبْدُو أنّكَ مُتَأخِّرٌ“Geç kaldığın görülüyor” cümlesinde ( أنّكَ مُتَأَخِّرٌ ) cümlesi ( يَبْدُو ) fiilinin fâilikonumundadır, te’villi hali ( يَبْدُو تَأخُّرُكَ ) şeklindedir. ( (يَسُرّنِي أنّكَ ناجِحٌ في الامتِحانِcümlesi de bunun gibidir.


انّ) . 2 ) harfi nâib-i fâil konumunda olan cümlenin başında bulunursa. يُظَنُّ أنّهُكاذِبٌ ) “Yalancı olduğu zannediliyor” cümlesinde ( أنّهُ كاذِبٌ ) cümlesi ( (يُظَنُّmeçhul fiilinin nâib-i fâilidir, cümlenin te’vili ( يُظَنُّ كِذْبُهُ ) şeklindedir. ( أُخْبِرَ أنّالنّتِيجَةَ حَسَنَةٌ ) cümlesi de bunun gibidir.


انّ) . 3 ) harfi mef‘ûlün bih konumunda olan cümlenin başında bulunursa. ( عَلِمتُأّنَ السّيّارةَ سَرِيعَةٌ ) “Otomobilin hızlı olduğunu öğrendim” cümlesinde ( أنّ السّيّارَةَسَرِيعَةٌ ) cümlesi fiil ve fâilden oluşan ( عَلِمْتُ ) cümlesinin mef‘ûlun bihi olarakgelmiştir. Te’vili ( علِمْتُ سُرْعَةَ السّيّارَةِ ) şeklindedir. ( جَرَّبْتُ أنّ الدّواءَ مُفِيدٌ ) örneği debunun gibidir.


انّ) . 4 ) nin ismi ve haberinden oluşan cümle harf-i cerin mecrûru olarakgelirse. ( لا شكّ في أنّ الأدَبَ واجبٌ ) “Edebin gerekliliğinde şüphe yoktur”cümlesinde ( أنّ الأدبَ واجِبٌ ) cümlesi harfi cerden sonra onun mecrûru olarakgelmiştir. Te’vili, ( لا شَكَّ في وُجُوبِ الأدَبِ ) şeklindedir. ( وَثِقْتُ مِنْ أنّكَ صادِق ) cümleside aynı şekildedir.


“İNNE ve BENZERLERİ'NİN AMEL ETMEMESİ


*“İnne ve benzerleri”ne ( ما الكافّة ) “mâ-i kâffe” veya diğer adıyla “mâ-i zâide”bitiştiği zaman onları amel etmekten alıkoyar. İsimlerini nasb edip haberleriniref‘ edemezler. Bu durumda harfler isim cümlelerinin başına gelme özelliğinide yitirir, fiil cümlelerinin başına da gelirler. ( إنما الحَياةُ طَيّبَةٌ ) cümlesinde ( (إنّharfine ( ما ) bitiştiği için onu amel etmekten alıkoymuştur, bu yüzdenkendisinden sonra gelen ( الحياةُ ) kelimesi onun ismi değil mübtedadır vemerfû‘dur, ( طَيِّبَةٌ ) kelimesi de haber ve merfû‘dur. ( (إنما يَنْجَحُ المجُْتَهِدُونcümlesinde ( إنّ ) harfine ( ما الكافة ) bitiştiği için ( يَنْجَحَ المجُْتَهِدُونَ ) fiil cümlesininbaşına gelmiştir.


ÖRNEK;Ameller ancak niyetlere göredir. . إنّما الأعْمالُ بِالنّيّاتِAncak hırsız cezalandırılır. . إنّما يُعاقَبُ اللصُّ


*Ancak ( لَيْتَ ) ye ( ما الكافّة ) bitiştiği zaman amel etmesi de etmemesi decaizdir. Amel ettiği zaman başına geldiği isim cümlesinde ismini nasbhaberini ref‘ eder, amel etmediği zaman başına geldiği isim cümlesinde birdeğişiklik olmaz, cümlenin ögeleri mübteda ve haber olarak merfû‘ olurlar.


ÖRNEK; Keşke barış bayrağı dalgalansa. . لَيْتَما أعلامَ السَّلاَمِ مُرَفْرِفَةٌ. لَيْتَما أعلامُ السَّلاَمِ مُرَفْرِفَةٌKeşke sevinç sürekli olsa. . ليْتَما السُّرورَ دائِمٌ. لَيْتَما السّرُورُ

 HAZIRLAYAN:MİKDAD

ARAPÇA KELİMELER (9. ÜNİTE)

EŞ ANLAMLI KELİMELER
1.يُسَاوِي / يُعَادِلُ (eşit olur)
2.سَيَقُودُ / يَسُوقُ (sevk etmek)
3.نَجَاحِ / خِلاَفُ فَشْلٍ (başarılı)
4.تَمَلُّ / تَسْأَمُ (bıktırmak, usandırmak)
5.يُمَارِسُ / يَعْمَلُ (çalışıyor)
6.عَنَاءِ / تَعَبِ (yorgunluk)
7.يَسْتَفِيدُ / يَنْتَفِعُ (istifade)
8.فَرَاغِ / زَمَانٌ خَالٍ (boş)
9.حَضَعَ / ذَلَّ وانْقادَ (boyun eğmek)
10.مُشْكِلاَتٌ / الأُمُورُ الصّعْبَةُ (problemler)


ZIT ANLAMLI KELİMELER
1.أحْسَنْتَ X أَسَاءَ
2.تَعَبٌ X اسْتِرَاحَةٌ
3.(düzenleme) تَنْظِيمَ X عَدَمُ تَنْظِيمٍ
4.(dolduruyor) يَمْلَأُ Xيُتْعِبَ (boşaltıyor)
5.(rahat bir hayat yaşama) يُرَفِّهَ X يُفْرِغُ (
6.تَمَلُّ ) يَبَْتهِجُ
7.(öldürme) قَتْلَ Xإِحْيَاءُ (yaşatma)
8.(boyun eğmek) حَضَعَ X تَمَرَّدَ (
9.(kanuni) مَشْرُوعَةً X غير قَانُنِي (kanunsuz)
10.(düşman) عَدُوٌّ Xصَدِيقٌ (dost)



TEKİL _ ÇOĞUL
1.وَاقْتٌ ج أَوْقَاتٌ (zaman)
2.مَوْعِدٌ ج مَوَاعِدٌ (vakit, randevu)
3نَشِطَةٌ ج أَنْشِطَةٌ
4.بَرْنَامَجٌ ج بَرَامِجٌ (program)
5.مُشْكِلَةٌ ج مُشْكِلاَتٌ (problem)
6.وَسِيلَةٌ ج وَسَائِلٌ (vesile)
7.دَرَاسَةٌ ج دَرَاسَاتٌ
8.عَمَلٌ ج أَعمَالٌ


TERCÜME
1.لَيْسَتْ الحَيَاةُ كُلُّهَا عَمَلٌ، فَالإنْسَانُ بِحَجَةٍ إلى أنْ يُرَفَّهَ عَنْ نَفْسِهِ مِنْ حِينٍ لِآخَرَ، لأنَّ النفسَ تَمَلُّ مِنْ العَمَلِ وَ يَدْخُلُهَا السَأْمُ، مِنْ كَسْرَةِ العَمَلِ
A.Hayatın tümü iş değildir, ansan zaman zaman kendisini dinlendirme ihtiyacındandır, çünkü ruh işsizlikten bıkar çok işten dolayı bıkkınlık gelir.
B.Hayatın tümü iş değildir, insan zaman zaman kendisini dinlendirme ihtiyacını duyar çünkü ruh işten bıkar ve çok çalışmaktan dolayı bıkkınlık gelir.
C.Hayatın tümü iş değildir, insanın her zaman dinlenmesi gerekir çünkü ruh işten yorulur ve çok iş sebebiyle içine bıkkınlık girer.
D.Hayatın tümü iş değildir, insan zaman zaman kendisini dinlendirme ihtiyacını hisseder, çünkü nefis işten bıkar, çok iş sebebiyle içine gezme ihtiyacı doğar.
E.Hayatın tümünün iş olması insanı dinlenmeye sevkeder, çünkü ruh işten bıkar ve çok çalışmaktan dolayı bıkkınlık gelir.           (CEVAP B)

2.وغَالبًا ما يؤدي وَقْتُ الفَرَاغِ عند الأطفَال والشباب إلى الكسل و الضَّجَرِ و الخَمُولِ
A.Çoğu kere boş vakitler çocukların ve gençlerin tembelliğine, bıkkınlığına, uyuşukluğuna sebep olur.
B.Çoğu kere çocuklarda ve gençlerdeki boş vakit tembelliğe, bıkkınlığa ve uyuşukluğa sebep olur.
C.Çoğu zaman boş vakitler gençleri ve çocukları tembelleştirip bıkkın hale dönüştürür, sonunda uyuşturur.
D.Çoğu kere gençlerdeki boş vakitler onları bıkkınlığa, tembelliğe ve sonunda uyuşukluğa sevkeder.
E.Gençlerde ve çocuklarda boş vaktin çok olması onları tembelliğe, bıkkınlığa, uyuşukluğa sevkettirir.                (CEVAP B)
 

Alıntı: M
altepe İmamet ve Hitabet Araştırma Vakfı  


ARAPÇA 2 BAHAR DÖNEMİ 10. ÜNİTE  ÖZET  VE ALIŞTIRMALAR


TERCÜME

TELEVİZYON

ESKİ ÇAĞLARDA İLETİŞİM UNSURLARI ÇOK YAVAŞTI.HABERLER ÇOK UZUN ZAMAN SONRA ULAŞIRDI.MODERN MEDYA ARAÇLARI İCAT EDİLDİKTEN SONRA DÜNYA KÜÇÜK BİR KÖY HALİNE GELDİ.İNSANLAR OLAYLAR MEYDANA GELDİĞİNDE SEYREDER OLDULAR.

TELEVİZYON YİRMİNCİ YÜZYILIN BULUŞLARININ EN ÖNEMLİLERİNDEN BİRİDİR.BUGÜN TELEVİZYON İLETİŞİM ARAÇLARININ EN ÖNEMLİLERİNDEN BİRİ BİLGİ VE KÜLTÜRÜN,DİMLENME VE EĞLENCENİN BAŞLICA KAYNAĞI OLMUŞTUR.ANCAK O AYNI ZAMANDA BABALAR VE ANNELER İÇİN BİR ENDİŞE KAYNAĞI OLDU.ÇÜNKÜ O BİZE SESİ VE GÖRÜNTÜYÜ BİRLİKTE NAKLEDER.YAKLAŞIK OLARAK HERŞEYİ KENDİ YAPISINDA;İNSANLAR SANKİ ÖNÜNDEYMİŞ GİBİ HARAKET EDERKEN VE KONUŞURKEN GÖRÜRSÜN.BU CİHAZDA HEM FAYDALI HEM DİNE ZARARLI,ADETLERİMİZE VE GELENEKLERİMİZE AYKIRI OLAN ŞEYLERİ GÖRÜRSÜN.

MODERN ÇAĞIMIZDA GECELEYİN TELEVİZYON SEYRETMEK EĞLENCE UNSURLARINDAN BİRİ OLDU.TELEVİZYON EVLERDE BOŞ VAKİT GEÇİRME YÖNTEMİ OLDU.HALA İNSANLAR SİNEMAYA VE TİYATROYA ONU TERCİH EDİYORLAR.ANCAK TELEVİZYON BÜTÜNÜYLE GÜZELLİKLER DEĞİLDİR.AKSİNE İYİ OLMAYAN TARAFLARADA SAHİPTİR.TALAVİZYON İKİ TARAFI KESKİN BİR KILIÇ GİBİ OLDU,ÇOK FAYDALI VE YARARLIDA OLABİLİR,ZARARLI VE YIKICI DA OLABİLİR.TELEVİZYON CİHAZI AİLE FERTLERİNİN YEMEK ÖĞÜNLERİ İLE BİRLİKTE ALDKLARI GÜNLÜK EKMEK OLMA DERECESİNDE HER EVE HER ODAYA GİRDİ.TELEVİZYON ANNE BABANIN YANINDA ÜÇÜNCÜ EĞİTİCİ OLDU.TELEVİZYONUN GÜNLÜK HAYATIMIZDAKİ HAKİMİYETİ ARTIYOR.KÜÇÜKLER ONA BAĞIMLI VE ZAMANININ BÜYÜK ÇOĞUNLUĞUNU ONUN YANINDA GEÇİRİR OLDULAR.EVLERE TELEVİZYON GİRMEDEN ÖNCE AİLE BİREYLERİ,BOŞ VAKİT GEÇİRMEK İÇİN BİRLİKTE OTURUR,HAYATIN İŞLERİ İLE İLGİLİ OLARAK BABA VEYA ANNEYİ YADA NİNEYİ DİNLERLERDİ.TELEVİZYONUN ÇIKMASINDAN SONRA O,BABALARIN DOĞAL ROLÜNÜ ORTADAN KALDIRMAYA ÇALIŞTI VE AİLE FERTLERİ TELEVİZYON PROGRAMLARINI ÖNEMSER OLDULAR.

TELEVİZYONUN ÇOCUKLAR İÇİN OLUMSUZ ETKİLERİ VARDIR.O,ÇOCUĞA KONUŞMAYI DEĞİL SUSMAYI VE AİLEVİ KONUŞMALARA KATILMAMAYI ÖĞRETİYOR.ÇÜKÜ O,SADECE HAREKETLERİ VE GÖRÜNTÜLERİ AKTARIYOR,ÇOCUĞU PSİKOLOJİK VE BEDENSEL GELİŞMESİ İÇİN ZORUNLU OLARAK KABUL EDİLEN OYUN OYNAMAKTAN MAHRUM BIRAKIYOR.AYNI ŞEKİLDE ONU,DERS ÇALIŞMAK VE ANNE BABAYLA KARŞILIKLI KONUŞMAK GİBİ ZORUNLU ÖZEL AKTİVİTELERDENDE YOKSUN BIRAKIYOR.CİHAZ HEM İŞİ YAPAN HEMDE ELEŞTİRENDİR.


KANE ve BENZERLERİ   10. ÜNİTE

 *Kâne ve benzerleri şu fiillerden oluşmaktadır:كَانَ، صَارَ، أَصْبَحَ، أَضْحَى، أمْسَى، ظَلَّ، باتَ، لَيْسَ، مازَالَ، مَا بَرِحَ، ما فَتِئَ، ما انفَكَّ، مادَامَ.


Kâne ve benzerlerinin iki türlü kullanımları söz konusudur: a. Tam fiil  olarak, b. Nâkıs fiil olarak:


a. Tam Fiil Olarak Kullanılmaları: Eğer “kâne ve benzerleri”nin anlamlarıhabere ihtiyaç duyulmaksızın fâilleri ile tamam olursa bu durumda tam fiilkabul edilirler. Tam fiiller iş-oluş (hades) ve zamana delâlet ederler. Kâne vebenzerlerinden olan ( مادام، مابَرِحَ، باتَ، ظَلّ، أمْسَى، أضْحَى، أصْبَحَ، صَارَ، كاَنَ ) fiilleri tamfiil olarak da görev yaparlar. Ancak ( ما فَتِئَ، مازَالَ، لَيْسَ ) fiilleri tam fiil olmaz,daima nâkıs fiil olurlar. Kâne ve benzerleri tam fiil oldukları zaman anlamlarınâkıs fiil olarak kullanıldıklarındaki anlamlarından farklı olur ve şu anlamlarıifade ederler:


ÖRNEK;Bulundu, meydana geldi) . كانَ: وُجِدَ، حَصَلَ(Döndü, bir halden başka hâle geçti) . صارَ: رَجَعَ ، انتقل من حال إلى آخرَ


Bu fiillerin tam fiil olarak kullanılmalarını aşağıdaki örnekde inceleyiniz:


ÖRNEK;قال النَّبِيُّ عليه السلامُ: اللَّهم بكَ أصْبَحْنَا وبكَ أمْسَيْنَا وبكَ نَحْيَا وبكَ نَمُوتُ وإليكَ الْمَصيرُ.


(Hz. Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur: Allahım, senin sayendesabahlıyor, senin sayende akşamlıyor, senin sayende diriliyor, senin sayendeölüyoruz, dönüşümüz sanadır.)Hz. Peygamber’in bu duasında geçen ( أصْبَحْنا،أمْسَيْنا ) fiilleri tam fiilanlamında iş-oluşa ve zamana delâlet etmiştir.


ÖRNEK;Akşama her eriştiğimde kendimi hesaba çekerim.). كُلَّما أمْسَيتُ حاسَبْتُ نَفْسِي


Bu cümlede yer alan أمسيتُ fiili “kâne ve benzerleri”ndendir, tam fiildir,fâille anlamı tamam olmuştur


b. Nâkıs Fiil Olarak Kullanılmaları: “Kâne ve benzerleri” isim cümlesininbaşına geldikleri zaman nâkıs fiil kabul edilmektedir. Çünkü bunlar yukarıdada belirttiğimiz gibi bu durumda iş-oluşa delâlet etmezler; isimleri(merfu‘ları) ile anlamları tamam olmadığı için habere ihtiyaç duyarlar. Budurumda isim cümlesinin yapısını da değiştirirler. Mübtedayı kendilerineisim olarak alır ref‘ eder, haberi de kendilerine haber olarak alır nasbederler.الزِّحامُ شَدِيدٌ) ) “Kalabalık çoktur” anlamındaki cümle mübteda konumunda olanالزِّحامُ) ) ve haber olan ( شَدِيدٌ ) kelimelerinden oluşmuş bir isim cümlesidir. Bucümlenin başına nâkıs fiillerden olan ( كانَ ) getirildiği zaman ( (كانَ الزِّحامُ شَدِيداşeklinde irâb ve anlam yönünden değişikliğe uğramaktadır. Mübteda olanالزِّحامُ) ) kelimesi ( كانَ ) fiilinin ismi olarak zamme ile merfu‘ olmakta, haberkonumunda olan ( شَدِيداً ) kelimesi ise bu fiilin haberine dönüşerek mansûbolmaktadır. Anlamı ise “Kalabalık çoktu” şekline dönüşmektedir. Aşağıdakiisim cümlelerini ve başlarına “kâne ve benzerleri” geldikten sonrakidurumlarını inceleyiniz:


ÖRNEK;(Sıcak şiddetli idi.) . كانَ الحَرُّ شَدِيداً - (Sıcak şiddetlidir.) . 1. الحَرُّ شَدِيدٌ(Meyve olgunlaştı.) . صَارَ الثَّمَرُ نَاضِجاً -(Meyve olgundur.) . 2. الثَّمَرُ نَاضِجٌ(Işık parıldadı.) . ظَلَّ النُّورُ ساطِعاً -(Işık parıldar.) . 3. النُّورُ سَاطِعٌ


KANE ve BENZERLERİ'NİN  İSİMLERİNE UYUMU


*Kâne ve benzerleri, diğer fiillerin fâillerine olan uyumları gibi müzekkerlikve müenneslik yönünden isimlerine uyum gösterirler. Meselâ ( الوردُ في الحَدِيقةِمُتَفَتِّحٌ ) “Bahçedeki çiçek açmıştır” anlamındaki bu isim cümlesinin başınaأضْحَى) ) yı getirdiğimiz zaman cümlede mübteda konumunda yer alan ( (الوَرْدُkelimesi ( أضْحَى ) fiilini ismi haline gelmektedir. Kelime müzekker olduğu içinأضْحَى) ) fiili de ona uyarak müzekker siygasında gelmektedir: .( أضحى الوَرْدُ في(الحَدِيقةِ مُتَفَتِّحاًالفاكِهَةُ ناضِجَةٌ) ) isim cümlesinin başına ( صَارَ ) fiilini getirdiğimiz zaman bufiilin ismi konumuna geçen ( الفاكِهَةُ ) müennes olduğu için ( صَارَ ) fiili demüennes olarak gelir ve cümle şu şekle dönüşür:.( (صارَت الفاكِهَةُ ناضِجَةًFiil-fâil uyumunda olduğu gibi, kâne ve benzerleri de isimleri müfredtesniyeveya cemî gelse bile sürekli olarak müfred müzekker veya müfredmüennes olarak gelirlerler. Meselâ ( الحارسانِ مُسْتَيْقِظَانِ ) isim cümlesindemübteda ve haber birbirlerine uyumlu olarak tesniye müzekker (ikil eril)hallerinde gelmiştir. Bu cümlenin başına( أصْبَحَ ) fiilini getirdiğimiz zamanismi konumuna geçen mübteda tesniye olmasına rağmen fiil müfredmüzekker olarak gelir, cümle şu şekle dönüşür: ( أصْبَحَ الحارسان مُسْتَيْقِظَيْنِ ). Aynışekilde ( الممَُرِّضاتُ واقِفاتٌ أمامَ المسُْتَشْفي ) “Hemşireler hastanenin önündeduruyorlar” anlamındaki isim cümlesinin başına ( أمسَى ) fiilini getirdiğimizzaman mübteda ve haber cem-i müennes kelimelerden oluşmasına rağmenfiil tekil gelir, sadece isminin müennes olması sebebiyle müennes olur: ( أمسَتْ(الممَُرِّضاتُ واقِفَاتٍ أمامَ المسُْتَشْفَى


Kâne ve Benzerlerinin Zaman ve Şahıslara Göre Çekimleri


Kâne ve benzerleri çekim yönünden üç gruba ayrılmaktadırlar:1. Tam çekimli (mâzî-muzarî-emir kipleri) olanlar (Tam mutasarrıf):


كانَ) ) fiilinin dışındaki tam çekimli (mutasarrıf) fiiller ( ، بَاتَ، ظَلَّ، أضْحَىأمسَى، أصْبَحَ، صَارَ ) nâkıs fiil oldukları zaman tümü ( صارَ ) anlamını taşır, durumdeğişikliği, oluş ve dönüşüm anlamlarını ifade ederler. Bu fiillerin mâzîmuzârive emir kiplerine göre cümle içindeki kullanımlarına ve anlamlarınadikkat ediniz:ÖRNEK;(Ağacın meyveleri olgundur.) . 1. ثِمَارُ الشجرةِ ناضِجَةٌ(Ağacın meyveleri olgun olur.) . يَكُونُ ثِمارُ الشجرةِ ناضِجَةً(Sen çalışkan bir hocasın.) . 2. أنتَ مُدَرِّسٌ مُجْتَهِدٌ(Çalışkan bir hoca ol.) . كُنْ مُدَرِّساً مُجْتَهِداً


*Kâne ve benzerlerinin başlarına diğer fiillerde olduğu gibi bazı edatlargelebilmektedir. Mâzî fiilin başına gelince kesinlik, mûzarî fiilin başınagelince ihtimal ifade eden ( قَدْ ) edatı, gelecek anlamı ifade eden ve muzârîfiillerin başına gelen ( س، سَوْفَ ) edatları; nefî ve nehiy anlamları ifade edenedatlar ( ما، لا، لَمْ )bu fiillerin başlarına da gelebilir.ÖRNEK;(Üzüm olgunlaşacak.) . 1. سَيَصِيرُ العِنَبُ ناضِجاً(Tacir kâr edecek.) . 2. سَوفَ يُصْبِحُ التاجرُ رابحاً(Problemin çözümü zor olmadı.) . 3. ما كانَت المشُْكِلَةُ صَعْبَةَ ا


 (Nâkısmutasarrıf). Bu fiiller içinde günümüz Arapçasında en çok kullanımı olan ( مازال ) 2. Sadece mâzî muzâri çekimi olan ve devamlılık bildirenlerfiilidir, bu fiilin muzârisi genellikle ( لا يَزَالُ ) şeklinde gelir. Devamlılıkbildiren bu fiiller şunlardır:ÖRNEK;ما زَالَ-لا يَزَالُ، ما بَرِحَ-لا يَبْرَحُ، ما فَتِئَ-لا يَفْتَأ، ما انْفَكَّ-لا يَنْفَكُّ.(Kız öğrenciler hâlâ çalışkanlar.) . 1. ما زالَتْ التلمِذاتُ مُجْتَهِداتٍ(Yağmur hâlâ yağıyor.) . 2. لا يزالُ المطََرُ نازِلاً(Çiftçi hâlâ buğdayı saçıyor.) . 3. ما بَرِحَ الفلاحُ يَبْذُرُ القَمْحَ(Çocuk hâlâ öğreniyor.) . 4. ما فتِئَ الغُلامُ يَتَعَلَّمُ



3. Sadece mâzî kipi bulunan fiiller (Câmid).(لَيْسَ، ما دَامَ)


لَيْسَ) ) fiili isim cümlesini olumsuz yapan “câmid” bir fiildir. Mâzî kipindetüm şahıs zamirlerine çekimi yapılabilmektedir. ( العامِلُ نَشِيطٌ ) “İşçi çeviktir”cümlesinin başına bu nâkıs fiili getirdiğimiz zaman ( ليسَ العامِلُ نَشِيطاً ) “İşçiçevik değildir” şeklinde isim cümlesini olumsuz yapmış oluruz.ما دَامَ) ) fiili cümledeki başka bir fiilin zamanını gösteren zaman zarfıdır. “-müddetince, -dığı sürece, -dıkça” gibi masdariyet ve zamam anlamını bildirir.أحِبُّ الطالِبَ مادامَ مُهَذَّباً) ) “Terbiyeli olduğu sürece öğrenciyi severim” örneğindeolduğu gibi.KANE  ve BENZERLERİNİN  İSİM  ve HABERLERİNİN  İRABI


*Kâne ve benzerleri fiiller nâkıs fiil oldukları zaman isim cümlelerinin başınagelirler. Bu fiiller isim cümlesinin tüm yapı biçimlerinde başlarına gelir,mübtedayı kendilerine isim alır ref‘ eder, haberi de haber olarak alırnasbederler. Mübtedanın haberden önce veya sonra gelmesi bunların ameletmelerinde hiçbir değişiklik meydana getirmez. Meselâ ( (في البَيْتِ رَجُلٌcümlesinde mübteda nekre olduğu için haberden sonra gelmiştir. Bu isimcümlesinin başına ( كانَ ) nâkıs fiilini getirdiğimiz zaman ( (كانَ في البَيْتِ رَجُلٌşeklinde olur ve mübteda olan ( رَجُلٌ ) kelimesi ( كانَ ) nin ismi olarak merfu‘olur.


*Kâne ve benzerleri isim cümlesinin ögelerinin irabını değiştirmeklebirlikte isim cümlesinde mübteda ve haberin uyumu noktasında hiçbir etkidebulunamazlar. İsimleri ve haberleri müzekkerlik-müenneslik, müfred, tesniyeve cemi olarak birbirlerine uyumlu gelirler.


1. İsim ve haberleri müfred müzekker, müfred müennes veya akılsız varlıkların cemi teksîri olurlarsa; isimleri zamme ile merfu‘ haberleri de fethaile mansûb olur.ÖRNEK;(Ev temiz oldu) . صارَ البَيْتُ نَظِيفاً - (Ev temizdir.) . البَيْتُ نَظِيفٌ(Mühendis faal oldu.) . أصْبَحَتْ المهَُنْدِسَةُ نَشِيطةً – (Mühendis faaldir.) . المهَُنْدِسَةُ نَشِيطةٌ


2. Nâkıs fiillerin isim ve haberleri tesniye müzekker veya tesniye müennes olursa, isimleri elif ( ا) ile merfu‘, haberleri de cezimli “ya” ( يْ ) ilemansûb olur.ÖRNEK;– (İki oyuncu hızlıdır.) . اللاّعِبانِ سَرِيعانِ(İki oyuncu hâlâ hızlıdırlar.) . لا يَزالُ اللاّعِبانِ سَرِيعَيْنِ(İki kız öğrenci laboratuardadırlar.) . الطالِبَتَانِ مَوْجُودَتَانِ في المخُْتَبَرِ(İki kız öğrenci laboratuardaydılar.) . كانَتْ الطالِبَتان مَوْجُودَتَيْنِ في المخُْتَ


3. Nâkıs fiillerin isim ve haberleri cemî müzekker sâlim olurlarsa, isimleri“vav” ( و) ile merfu‘, haberleri de “ya” ( ِي ) ile mansûb olur. Şayet isimleriakıllı varlıkların cem-i teksiri ise zamme ile merfu‘ olur.ÖRNEK;(Memurlar evlerine dönüyorlar.) . م الموَُظَّفُون عائِدُون إلى بُيُوِ(Memurlar evlerine döndüler.) . م أمْسَى الْمُوَظَّفُون عائِدِينَ إلى بُيُوِ(Çocuklar odada uyuyorlar.) . الأطفالُ نائِمُون في الغُرْ


4. Nâkıs fiillerin isim ve haberleri cem-i müennes sâlim olurlarsa, isimlerizamme ile merfu‘ haberleri de kesra ile mansûb olur.ÖRNEK;(Bayan gazeteciler bakanlık binası önündeler.) . الصَّحَفِيّاتُ حاضِراتٌ أمامَ مَبْنَى الوِزَارَةِما زالَتْ الصَّحَفِيَّاتُ حاضِرَاتٍ أمامَ مَبْنَى الوِزارَةِ.(Bayan gazeteciler hâlâ bakanlık binası önündeler.)


5. Kâne ve benzerleri isimleri ism-i işaret olursa, bu isimler mebnîoldukları için müfred ve cemî durumlarında nâkıs fiilin ismi olarak mahallenmerfu‘ olurlar. Tesnîye durumlarında, diğer tesniye kelimeler gibi elif ( ا) ilemerfu‘ olurlar. ( هذا رجُلُ صالِحٌ ) “Bu salih bir adamdır” isim cümlesinin başınaصارَ) ) fiilini getirdiğimiz zaman cümle ( صارَ هذا رجُلاً صالحِاً ) şeklinde olur. ( (صارَfiilinin ismi olan ( هذا ) işaret ismi mebnî olduğu için mahallen merfu‘olmuştur.هاتانِ الفَلاّحَتانِ نَشِيطَتانِ) ) “Bu iki çiftçi kadın faaldirler” anlamındaki isimcümlesinin başına ( أصبَحَ ) fiilini getirdiğimiz zaman cümle ( أصبَحَتْ هاتانِ الفَلاّحَتانِنَشِيطَتَيْنِ ) şekline dönüşür. ( هاتانِ ) ism-i işareti ( أصبَحَ ) fiilinin ismi ve tesniyeolduğu için elif ( ا) ile merfu‘ olmuştur. Haberi olan ( نَشِيطَتَيْنِ ) kelimesi de “ya”ile mansûbdur.


6. Kane ve benzerlerinin isim ve haberleri “mütekellim yâ”sının dışındabir isme muzaf olmuş “beş isim” olursa ismi vav ( و) ile merfu‘ olur. ( أبُوكَمُوَظَّفٌ مُجْتَهِدٌ ) cümlesinin başına ( كانَ ) fiilini getirdiğimiz zaman cümle ( كانَ أبُوكَمُوَظَّفاً مُجْتَهِداً ) şeklinde olur, ( أبُوكَ ) kelimesi ( كانَ ) nin ismi olarak vâv ( و) ilemerfu‘ olmuştur. ( مُوَظفاً ) kelimesi de haberi olarak fetha ile mansûb olmuştur.

HAZIRLAYAN:MİKDAD


ARAPÇA KELİMELER (10. ÜNİTE)

EŞ ANLAMLI KELİMELER
1.بَطِيئةً / حركَاتُهُ قَلِيلَةٌ وليسَتْ سَرِيعةً (yavaş)
2.أَخْبَارُ / أَنْبَاءُ (haberler)
3.اِخْتِرَاعِ / اكْتِشَافِ (icat etti)
4.قَرْنٌ / عَصْرٌ (asır)
5.مَصْدَرًا / مَنْبَعًا (kaynak)
6.يَنْقُلُ / يَحْمِلُ (nakletti, taşıdı)
7.يَتَكَلَّمُونَ / يَتَحَدَّثُونَ (konuşuyor)
8.أَنْشِطَةٌ / مُمَارَسَاتٌ (faaliyet)
9.حَدَّيْنِ / وَجْهَيْنِ (iki yüzlü)
10.يَحْرِمُ / يَمْنَعُ (mahrum bırakır)

ZIT ANLAMLI KELİMELER
1.(muhalefet) سَلْبِيَّةٌ Xإجَابِيَّةٌ
2.(komşuluk, yakınlık) حِوَارِ X عَدَمُ احِوَارِ (uzaklık)
3(fazla).مُعْظَمُ X قَلِيلٌ مِنْ (az)
4.(kötü) سَيِّئَةٌ X طَيِّبَةٌ (iyi)
5.(uyuma)نَوْمِ X صَحْوِ (uyanma)
6.(artıyor) تَزْدَادُ X تَقِلُّ (azalıyor)
7.(konuşuyorlar) يَتَكَلَّمُونَ X يَسْكُتُ (susuyor)
8.(fayda) مُفِيدٌ X مُضِرٌّ (zarar)
9.(köy) قَرْيَةٌ X مَدِينَةٌ (şehir)
10.(kaygılı, endişeli) قَلَقٍ X شُعُورٌ بِالسُّرُورِ (kaygısız, endişesiz)

TEKİL _ ÇOĞUL
1.حَدِيثَةٌ ج أَحْدَاثٌ (hadise)
2.نَشِطَةٌ ج أَنْشِطَةٌ (dinç)
3.وَجَبَةٌ ج وَجَبَاتٌ (öğün)
4.بَارْنَامَجٌ ج بَرَامِجٌ (program)
5.أَثَرٌ ج آثَارٌ (eser)
6.وَلَدٌ ج أَوْلاَدٌ (çocuk)
7.أُمٌّ ج أُمَّهَاتٌ (anne)
8.غُرْفَةٌ ج غُورَافٌ (oda)
9.صَوْتٌ ج أصْوَاتٌ (zaman)
10.مُمَارَسَةٌ ج مُمَارِسَاتٌ (uygulama)

TERCÜME
1.دَخَلَ جِهَازُ اتّلْفَازِ كُلَّ بَيْتٍ وَكُلّ غُرْفَةٍ لَدَرَجَةٍ أنَّهُ أصْبَحَ خُبْزًا يَوْمِيًّا يَتَنَاوَلُهُ أفْرَدُ الأُسْرَةِ مَعَ وَجَبَاتِ الطّعَامِ
A.Televizyon her eve ve her odaya girdi, öyle oldu ki onu aileler yemek öğünlerinde  günlük olarak alır hale geldiler.
B.Televizyon cihazı aile fertlerinin yemek öğünleri ile birlikte aldıkları günlük ekmek olma derecesinde her eve ve her odaya girdi.
C.Televizyon cihazı aile fertlerinin yemek öğünlerinde yedikleri günlük ekmek gibi her eve ve her odaya girdi.
D.Televizyon cihazı aile fertlerinin yemek öğünleri ile birlikte seyredecek derecede her eve ve her odaya girdi.
E.Televizyon cihazı aile fertlerinin yemek öğünleri ile birlikte aldıkları günlük ekmek oldu, neredeyse her eve ve her odaya girdi.            (CEVAP B)

2.كَانَ أفْرَدُ الأُسْرَةِ قَبْلَ دُخُولِ التَّلَفِزْيُونِ إلى البُيُوتِ يَجْلِسُونَ مَعًا لِقَضَاءِ وَقْتِ الْفَرَاغِ، يَسْتَمِعُونَ إلى الأبِ أو الأمِّ أو الْجَدَّةِ مِنْ أمُورِ الحَيَاةِ
A.Evlere televizyon girmeden önce aileler boş vakti geçirmek için birlikte oturur, hayatın işlerini baba, anne ve nineleriyle tartışırlardı.
B.Evlere televizyon girmeden önce aileler boş vakti geçirmek için beraberce çıkar, hayatın işleri ile ilgili olarak babayı ya da dedeyi veya nineyi dinlerdi.
C.Evlere televizyon girmeden önce aile fertleri boş vaktin geçirilmesi için birlikte oturur, hayatın işleri ile ilgili olarak baba veya anne ya da nineyi dinlerlerdi.
D.Evlere televizyon girmeden önce aile fertleri boş vakitlerinde birlikte oturur, hayatın işleri ile ilgili olarak baba veya anne ya da nineyi dinlerlerdi.
E.Evlere televizyon girmeden önce aile fertleri boş vaktin geçirilmesi için birlikte oturur, hayatın işleri ile ilgili olarak baba veya anne ya da nine konuşurken onları sessizce dinlerlerdi.                   (CEVAP C)



Alıntı: Maltepe İmamet ve Hitabet Araştırma Vakfı